Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
BOONE : English Turkish

n. Daniel Boone (
1820), ABD'li efsanevi bir öncü, Batı Amerika'nın ilk yerleşimcilerinden biri; bir soyadı

BOONIES : English Turkish

n. (Argo) taşra, geri kalmış bölge, çok uzak ve izole bölge

BOOPER : English Turkish

n. (Argo) mızmızcı, ağlayan, sızlanan, dırdırcı, ağlamaya veya şikâyet etmeye meyilli kimse; (Argo) şişkin, gazlı, gazı olan

BOOR : English Turkish

n. kaba adam, kaba kimse, yontulmamış tip, hödük, ayı (Argo)

BOORISH : English Turkish

adj. hödük, kaba, hoyrat, ayı (Argo)

BOORISHLY : English Turkish

adv. kaba bir şekilde, açgözlü bir şekilde, bencilce

BOORISHNESS : English Turkish

n. kabalık, ayılık (Argo)

BOOSE : English Turkish

v. alkol almak, içmek; sarhoş olmak

BOOST : English Turkish

n. destekleme; yükseltme, artırma, yardım etme; propaganda, reklamını yapma

BOOST : English Turkish

v. yukarıya itmek, kaldırmak; yükseltmek, artırmak, övmek, reklâmını yapmak; voltajını yükseltmek

BOOST RATING : English Turkish

eyting yükseltmek, izlenme oranını yükseltmek

BOOST THE ECONOMY : English Turkish

ekonomiyi geliştirmek, ekonomiyi iyileştirmek

BOOST UP SMB.'S COURAGE : English Turkish

v. cesaret vermek

BOOSTED THE MORALE : English Turkish

morali yükseltti, maneviyatı arttırdı, cesaret verdi, ilham verdi

BOOSTER : English Turkish

n. yükseltici; destek, yardım, yardımcı; propagandacı, amplifikatör, hız kazandırıcı (roket)

BOOSTER ROCKET : English Turkish

n. hız kazandırıcı roket

BOOSTER SEAT : English Turkish

ebek koltuğu, küçük bir çocuğu masa seviyesine çıkarmak için bir yetişkin sandalyesinin üzerine yerleştirilmek üzere tasarlanmış özel oturak; küçük bir çocuk için tasarlanmış minimal araba koltuğu (yetişkin emniyet kemeriyle kullanılır)

BOOSTER SHOT : English Turkish

ek aşı, bağışıklık artırıcı aşı

BOOSTERISM : English Turkish

n. hevesli destek, gayretli özendirme

BOOSTING : English Turkish

n. arttırma, hızlandırma, kan seviyesini yükseltmek için başka bir ilacın faaliyetini yoğunlaştırmak amacıyla ilaç kullanımı (Tıp)

BOOT : English Turkish

n. bot, çizme; otel ayakkabı boyacısı; bagaj [aut.]; koruyucu tabaka

BOOT : English Turkish

v. tekmelemek, tepmek, kovmak, tekme atmak

BOOT CAMP : English Turkish

n. acem birliği, yeni askerlerin eğitim kampı

BOOT DISKETTE : English Turkish

açılış disketi, önyükleme disketi, bir bilgisayarı açmak için kullanılabilen disket

BOOT SECTOR : English Turkish

açılış kesimi, önyükleme kesimi, bir bilgisayarın başlarken disk üzerinde başvurduğu ilk kesim