Ottoman Turkish
TEKLİB : Ottoman Turkish
Köpeğe av öğretmek
TEKLİC : Ottoman Turkish
Yüzünü ekşitmek
TEKLİF : Ottoman Turkish
"Zor birşey istemek. Bir vazife ileri sürmek. * Sıkılgan ve resmi davranış. İçli dışlı olmayan çekingen muâmele. * Vergi yüklemek. * Vazife vermek. * Cenab-ı Hakk'ın, insanları, emir ve nehiyleri üzerine hareket etmeğe vazifelendirmesi. * Fık: Şeriat-ı İslâmiyenin, ehliyet ve salâhiyet sahibi olan insanlara bir takım vazifeler yapmalarını ve bir kısım şeyleri de terketmelerini emir ve ilzam buyurmasıdır. Bunlar ile öylece dinen me'mur ve vazifeli olan bir insana mükellef denir. Çoğulu: Mükellefîn'dir. (Bak: Ahlâk-ı hasene)(Teklif-i İlâhî bir tecrübedir. Tâ ervah-i âliye ile ervah-ı sâfile müsabaka meydanında birbirinden ayrılsın. S.)(S
Diyorsun ki: ""Teklif, saadet içindir. Halbuki ekser-i nâsın şekavetine sebeb, teklifdir. Teklif olmasaydı, bu kadar tefavüt-ü şekavet de olmazdı?""C
Cenab-ı Hak, verdiği cüz'-i ihtiyarî ile ef'al-i ihtiyariye âlemini kesbiyle teşkil etmeye insanı mükellef kıldığı gibi, ruh-u beşerde vedia olarak ekilen gayr-i mütenahi tohumları sulamak ve neşv ü nemalandırmak için de beşeri teklif ile mükellef kılmıştır. Eğer teklif olmasaydı, ruhlardaki o tohumlar neşv ü nema bulamazdı. Evet, nev'-i beşerin ahvaline dikkatle bakılırsa görülür ki; ruhun manen terakkisini, vicdanın tekâmülünü, akıl ve fikrin inkişaf ve eterakkisini telkih eden, yani aşılayan, şeriatlardır; vücud veren, tekliftir; hayat veren, Peygamberlerin gönderilmesidir; ilham eden dinlerdir. Eğer bu noktalar olmasaydı, insan hayvan olarak kalacaktı ve insandaki bu kadar kemalât-ı vicdaniye ve ahlâk-ı hasene tamamen yok olurlardı. Fakat insanların bir kısmı, arzu ve ihtiyariyle teklifi kabul etmiştir. Bu kısım, saadet-i şahsiyeyi elde ettiği gibi nev'in saadetine de sebeb olmuştur. Amma insanların büyük bir kısmı, ihtiyarı ile küfrü kabul ve tekâlif-i İlâhiyyeyi reddetmişlerse de, teklifin bazı nevi'lerinden süzülen terbiyevî, ahlâkî vesaire güzel şeyleri aldıklarından, teklifin o nevi'lerini zımnen ve ıztıraren kabul etmiş bulunurlar. İşte bu itibarla, kâfirin her sıfatı ve her hali kâfir değildir. İ.İ.)"
TEKLİF : Ottoman Turkish
görev yükleme, önerme
TEKLİF-İ İLÂHÎ : Ottoman Turkish
Allah'ın teklifi, yani emirleri
TEKLİF-İ MÂLÂ-YUTAK : Ottoman Turkish
Ağır ve güç yetmez olan teklif. Dayanılmaz teklif
TEKLİFÂT : Ottoman Turkish
Teklifler
TEKLİFÂT : Ottoman Turkish
teklifler
TEKLİL : Ottoman Turkish
(İklil. den) Taç giydirme
TEKLİM : Ottoman Turkish
Söyletmek. * Yaralamak, mecruh etmek
TEKLİS : Ottoman Turkish
(Kils. den) Kireç hâline getirme. Kireçleştirme
TEKLÎ : Ottoman Turkish
Hapsetmek
TEKMİD : Ottoman Turkish
Soğuk veya ılık su ile yapılan pansuman
TEKMİL : Ottoman Turkish
Bitirmek, tamamlamak. Kemâle erdirmek. * Tam, bütün, eksiksiz
TEKMİL : Ottoman Turkish
olgunlaştırma, bitirme
TEKMİLE : Ottoman Turkish
(Kemâl. den) Eksikleri tamamlamak için sonradan yapılan şey, ek. İlâve
TEKMİM : Ottoman Turkish
Ağaç çiçek verecek vaktinde gılafıyla tomurcuğunu çıkarıp izhâr etmek
TEKMİN : Ottoman Turkish
(Kemin. den) Pusuya yatırma, sipere yerleştirme
TEKNİK : Ottoman Turkish
Fr. Fizik, Kimya ve Matematikten elde edilen bilgilerin tatbik edilmesi
TEKNİK : Ottoman Turkish
maddî ilimlerin uygulaması
TEKNİSYEN : Ottoman Turkish
Fr. Bir işin, ilim tarafından daha çok tatbikatiyle uğraşan. Tatbikatla uğraşan kimse
TEKNİYE : Ottoman Turkish
(Künye. den) Künyeleme, künye koyma
TEKNOLOJİ : Ottoman Turkish
Fr. Teknik bilgiler. Matematik, Kimya ve Fizik ilminden elde edilen bilgiler
TEKNOLOJİ : Ottoman Turkish
teknik bilgiler
TEKRAR : Ottoman Turkish
(Kerr. den) Bir şeyi iki veya daha fazla yapma. * Bir daha, yine, yeniden
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani