Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
GUDEKÂNE : Ottoman Turkish

Çocukçasına

GUDRUF : Ottoman Turkish

(C.: Gadârıf) Kıkırdak, kıkırdak kemiği

GUDRUF-U HALKAVÎ : Ottoman Turkish

Tıb: Kıkırdak halka

GUDVE : Ottoman Turkish

(C: Gudevât) Sabah namazı vakti ile güneşin doğuşu arası

GUDÜVV : Ottoman Turkish

Sabah vakti. * Sabahleyin bir şeye başlamak

GUFL : Ottoman Turkish

Belirsiz, işaretsiz

GUFR : Ottoman Turkish

(C: Egfâr) Dağ keçisinin oğlağı. * Hastanın iyi olduktan sonra yine üzülüp hasta olması

GUFRAN : Ottoman Turkish

Cenab-ı Hakk'ın günahları affedip örtmesi, rahmeti

GUFRÂN : Ottoman Turkish

af

GUFUL : Ottoman Turkish

Dikkatsizlikten veya şaşırmaktan dolayı bir işte hata yapma

GUGİRD : Ottoman Turkish

f. Kükürt

GUH : Ottoman Turkish

f. Pislik, necâset

GUK : Ottoman Turkish

f. Kurbağa

GUL : Ottoman Turkish

Boş ve virane yerlerde bulunan ve helâk edici olan bir cin tâifesi. İfrit, hortlak. * Ölüm. * Belâ

GULAM : Ottoman Turkish

Genç, delikanlı. Bıyığı henüz bitmemiş genç. * Esir, hizmetçi, köle

GULAME (GULME) : Ottoman Turkish

Cima arzusu

GULAMİYE : Ottoman Turkish

Tar: Cizye ve diğer vergileri tahsil edenlerin topladıkları paraların hazine veznesine teslim edilişi esnasında cizye veya vergi harç pusulalarının her biri için kendilerine verilen tahsil âidatı

GULAMPARE : Ottoman Turkish

Dost, sevgili, mahbup. (Halk ağzında kulampara şeklinde kullanılır.)

GULAN : Ottoman Turkish

Tadı ekşi olan ilâçlar

GULANE : Ottoman Turkish

f. Üstün bir gayretle. Yüksek bir himmetle

GULAT : Ottoman Turkish

(Gali. C.) Dinde, mezhebte çok ileri salâbet gösterenler. * Galeyân edenler

GULAZ : Ottoman Turkish

Kalın, kaba

GULET : Ottoman Turkish

Fr. İki direkli ve yan yelkenli gemi

GULF : Ottoman Turkish

(C.: Eglaf) Kılıf. Kışır, kabuk

GULFE : Ottoman Turkish

Zekerin sünnet edilecek derisi