Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
DESİSTER : Turkish Turkish

ir sterin onda biri, (dst)

DEŞMEK, -ER : Turkish Turkish

oymak, delmek, içini açmak, karıştırmak

DEŞMEK, -ER : Turkish Turkish

ir sorunun üzerinde yeniden durmak, anımsatmak, kurcalamak

DESPOT, -TU : Turkish Turkish

ir ülkeyi zora ve baskıya dayanarak yöneten kimse, °müstebit

DESPOT, -TU : Turkish Turkish

ortodoks rumların din başkanlarına verilen ad

DESPOT, -TU : Turkish Turkish

her dediğini ve dilediğini yaptırmak isteyen kimse, °tiran

DESPOTİZM : Turkish Turkish

despotluk, °istibdat

DESPOTLUK : Turkish Turkish

despot olma durumu, müstebitlik, °istibdat, °despotizm

DESPOTLUK : Turkish Turkish

ir ülkeyi zora, baskıya ve keyfe bağlı yönetme

DESSAS : Turkish Turkish

düzenci, entrikacı

DESTAN : Turkish Turkish

tarih öncesi tanrı, tanrıça, yarı tanrı ve kahramanlarla ilgili olağanüstü olayları konu alan koşuk, °epope

DESTAN : Turkish Turkish

ir kahramanlık öyküsünü ya da bir olayı anlatan, koşma biçiminde, ölçüsü on bir hece olan halk koşuğu

DESTAN : Turkish Turkish

çağdaş türk yazınında biçim ve içerik yönünden, geleneksel destanlardan ayrılık gösteren uzun kahramanlık şiirleri

DESTAN : Turkish Turkish

destanlaşacak kadar güzel, görkemli, etkileyici

DESTAN GİBİ : Turkish Turkish

uzun yazılmış (mektup)

DESTAN YARATMAK : Turkish Turkish

olağanüstü kahramanlık, başarı göstermek

DESTANCI : Turkish Turkish

destan yazan ya da anlatan kimse

DESTANİ : Turkish Turkish

destan biçiminde yazılmış olan

DESTANİ : Turkish Turkish

destan kahramanlarına yaraşır nitelikte olan

DESTANLAŞMAK : Turkish Turkish

olağanüstü kahramanlık ve başarı göstermek

DESTANSI : Turkish Turkish

destan niteliğinde olan, destana benzer, °epik

DESTE : Turkish Turkish

ağlam, °demet

DESTE : Turkish Turkish

çok

DESTE : Turkish Turkish

kılıç, bıçak vb. nin elle tutulacak yeri, kabza

DESTE : Turkish Turkish

yağlı güreşte pehlivanların ayrıldıkları beş dereceden en küçüğü