English To Turkish
ATOMIC WEIGHT : English Turkish Redhouse
atom ağırlığı, atomik ağırlık
ATOMISE : English Turkish Redhouse
at.om.iseät'ımayz fiil, İngiliz İngilizcesi bakınız atomize
ATOMIZE : English Turkish Redhouse
at.om.izeät'ımayz fiil
atomlara ayırmak.
(sıvıyı) püskürtmek
ATOMIZER : English Turkish Redhouse
at.om.iz.erisim atomizör; püskürteç
ATONE : English Turkish Redhouse
a.toneıton' fiil (bir suç, kabahat v.b.'ni) affettirecek harekette bulunmak, telafi etmek; kefaret etmek
ATONEMENT : English Turkish Redhouse
a.tone.mentisim kefaret
ATROCIOUS : English Turkish Redhouse
a.tro.ciousıtro'şıs sıfat
iğrenç, menfur; canavarca.
çok kötü, berbat
ATROCITY : English Turkish Redhouse
a.troc.i.tyıtras'ıti isim
iğrençlik, canavarlık.
berbatlık
ATROPHY : English Turkish Redhouse
at.ro.phyät'rıfi isim dumur, körelme. fiil dumura uğramak, körelmek; dumura uğratmak, köreltmek
ATTABOY : English Turkish Redhouse
at.ta.boyät'ıboy' ünlem, konuşma dili Aferin sana!
ATTACH : English Turkish Redhouse
at.tachıtäç' fiil
takmak, iliştirmek, bağlamak.
hukuk el koymak, haczetmek
ATTACHED : English Turkish Redhouse
at.tachedsıfat
bağlı, ilgili.
ilişik, ilişikteki.
sevgiyle bağlı
ATTACHMENT : English Turkish Redhouse
at.tach.mentisim
aksesuar, bir şeye takılabilen parça.
sevgi bağı.
hukuk el koyma, haciz koyma
ATTACHMENT FOR : English Turkish Redhouse
-e bağlılık,
e sevgi
ATTACHMENT TO : English Turkish Redhouse
-e bağlılık,
e sevgi
ATTACHÉ : English Turkish Redhouse
at.ta.chéätışey' isim ataşe
ATTACHÉ CASE : English Turkish Redhouse
Bond çanta
ATTACK : English Turkish Redhouse
at.tackıtäk' fiil hücum etmek, saldırmak; vurmak, tecavüz etmek. isim
saldırı, hücum.
nöbet, kriz
ATTAIN : English Turkish Redhouse
at.tainıteyn' fiil
elde etmek, kazanmak.
varmak; ermek, erişmek
ATTAINMENT : English Turkish Redhouse
at.tain.mentisim
elde etme, kazanma.
başarı.
marifet
ATTEMPT : English Turkish Redhouse
at.temptıtempt' fiil denemek, girişimde bulunmak, teşebbüs etmek; çalışmak; kalkışmak: He attempted to climb that mountain. O dağa tırmanmayı denedi. You should attempt to finish that proqect by Friday. O işi Cuma gününe kadar bitirmeye çalışmalısın. You should not attempt to lift things which are too heavy for you. Gücünün yetmediği kadar ağır şeyleri kaldırmaya kalkışmamalısın. isim deneme, girişim, teşebbüs
ATTEND : English Turkish Redhouse
at.tendıtend' fiil
hazır bulunmak.
bakmak; tedavi etmek; hizmet etmek
ATTEND TO : English Turkish Redhouse
dikkat etmek, bakmak
ATTENDANCE : English Turkish Redhouse
at.ten.danceisim
hazır bulunma.
hazır bulunanlar
ATTENDANT : English Turkish Redhouse
at.ten.dantisim (bir hizmette bulunan) görevli: shop attendant tezgâhtar. theater attendant biletleri kontrol eden veya yer gösteren görevli. flight attendant uçuş görevlisi. ground attendant yer görevlisi
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani