English To Turkish
EXODUS : English Turkish Redhouse
ex.o.dusek'sıdıs isim çıkış
EXONERATE : English Turkish Redhouse
ex.on.er.ateîgzan'ıreyt fiil beraat ettirmek, aklamak, temize çıkarmak
EXORBITANT : English Turkish Redhouse
ex.or.bi.tantîgzor'bıtınt sıfat aşırı yüksek, fahiş (fiyat)
EXORCISE : English Turkish Redhouse
ex.or.ciseek'sırsayz, eg'zırsayz fiil (cin, kötü ruh v.b.'ni) dualarla defetmek
EXOTIC : English Turkish Redhouse
ex.ot.icîgzat'îk sıfat egzotik, yabancıl
EXP. : English Turkish Redhouse
exp.kısaltma «export» express
EXPAND : English Turkish Redhouse
ex.pandîkspänd' fiil
genişletmek; genişlemek; büyütmek; büyümek.
fizik genleşmek; genleştirmek
EXPANSE : English Turkish Redhouse
ex.panseîkspäns' isim
geniş alan.
enginlik
EXPANSION : English Turkish Redhouse
ex.pan.sionîkspän'şın isim
genişletme; genişleme; büyütme; büyüme.
fizik genleşme; genleştirme
EXPANSIVE : English Turkish Redhouse
ex.pan.siveîkspän'sîv sıfat
engin, geniş.
genişleyen, açılan.
samimi, içten
EXPAT : English Turkish Redhouse
ex.pateks'pät isim, İngiliz İngilizcesi, konuşma dili bakınız expatriate
EXPATRIATE : English Turkish Redhouse
ex.pa.tri.ateekspey'triyît isim kendi vatanından başka bir ülkede yaşayan kimse
EXPECT : English Turkish Redhouse
ex.pectîkspekt' fiil
beklemek.
düşünmek; zannetmek, sanmak.
(birinden) (bir şeyin yapılmasını) beklemek: He expects me to carry out the garbage. Benden çöpleri dışarı çıkarmamı bekliyor
EXPECT THE WORST : English Turkish Redhouse
en kötü ihtimalin gerçekleşeceğini ummak
EXPECTANCY : English Turkish Redhouse
ex.pect.an.cyîkspek'tınsi isim
ümit, umut.
beklenti, beklenen şey
EXPECTANT : English Turkish Redhouse
ex.pect.antîkspek'tınt sıfat ümitle bekleyen
EXPECTANT MOTHER : English Turkish Redhouse
hamile kadın
EXPECTATION : English Turkish Redhouse
ex.pec.ta.tionekspektey'şın isim beklenti
EXPEDIENCE : English Turkish Redhouse
ex.pe.di.enceisim (belki doğru olmayan fakat) elverişli bir çareye başvurma
EXPEDIENT : English Turkish Redhouse
ex.pe.di.entîkspi'diyınt sıfat (belki doğru olmayan fakat) elverişli (bir çare). isim (belki doğru olmayan fakat) elverişli bir çare
EXPEDITE : English Turkish Redhouse
ex.pe.diteek'spıdayt fiil hızlandırmak, kolaylaştırmak
EXPEDITION : English Turkish Redhouse
ex.pe.di.tionekspıdîş'ın isim (özel bir amaçla yapılan) uzun yolculuk
EXPEL : English Turkish Redhouse
ex.pelîkspel' fiil (expelled, expelling)
kovmak, çıkarmak, atmak.
sınırdışı etmek
EXPEND : English Turkish Redhouse
ex.pendîkspend' fiil sarfetmek, harcamak
EXPENDITURE : English Turkish Redhouse
ex.pend.i.tureîkspen'dıçır isim masraf, harcama, gider
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani