English To Turkish
NAUSEA : English Turkish Redhouse
nau.se.anô'ziyı isim
bulantı, mide bulantısı.
tiksinme, iğrenme
NAUSEATE : English Turkish Redhouse
nau.se.atenô'ziyeyt fiil
midesini bulandırmak.
iğrendirmek, tiksindirmek
NAUSEOUS : English Turkish Redhouse
nau.seousnô'şıs, nô'ziyıs sıfat mide bulandırıcı, tiksindirici
NAUTICAL : English Turkish Redhouse
nau.ti.calnô'tîkıl sıfat denizcilikle ilgili, deniz; gemicilikle ilgili
NAUTICAL MILE : English Turkish Redhouse
deniz mili (7052 metre)
NAVAL : English Turkish Redhouse
na.valney'vıl sıfat
deniz kuvvetlerine ait, deniz.
savaş gemilerine ait
NAVAL ACADEMY : English Turkish Redhouse
deniz harp akademisi
NAVAL BASE : English Turkish Redhouse
deniz üssü
NAVAL FORCES : English Turkish Redhouse
deniz kuvvetleri
NAVAL OFFICER : English Turkish Redhouse
deniz subayı
NAVE : English Turkish Redhouse
naveneyv isim (kilisede) ana nef
NAVEL : English Turkish Redhouse
na.velney'vıl isim
göbek.
merkez
NAVEL CORD : English Turkish Redhouse
tıbbigöbek kordonu
NAVEL ORANGE : English Turkish Redhouse
vaşington (portakal)
NAVIGABLE : English Turkish Redhouse
nav.i.ga.blenäv'ıgıbıl sıfat deniz taşıtlarının seyrine elverişli
NAVIGATE : English Turkish Redhouse
nav.i.gatenäv'ıgeyt fiil
gemi ile gezmek.
içinde gemi veya kayıkla gezmek.
kaptanlık etmek, kılavuzluk etmek
NAVIGATION : English Turkish Redhouse
nav.i.ga.tionisim
gemi seferi, gemi yolculuğu.
gemicilik; denizcilik
NAVY : English Turkish Redhouse
na.vyney'vi isim
donanma.
deniz kuvvetleri
NAVY BLUE : English Turkish Redhouse
lacivert, koyu mavi
NAY : English Turkish Redhouse
nayney zarf hayır, yok. isim
ret.
olumsuz oy.
olumsuz oy veren kimse
NAZI : English Turkish Redhouse
Na.zina'tsi isim, sıfat Nazi
NAZISM : English Turkish Redhouse
isimNazizm
NAÏVE : English Turkish Redhouse
na.bvena.iv' sıfat bakınız naive
NE'ER-DO-WELL : English Turkish Redhouse
ne'er-do-wellner'duwel sıfat, isim hiçbir işi beceremeyen (kimse)
NEAR : English Turkish Redhouse
nearnîr zarf
yakın, yakında.
hemen hemen, az daha, az kaldı, az kalsın, neredeyse: He came near to falling. Az daha düşecekti.
aşağı yukarı, yaklaşık olarak: The soldiers number near a thousand. Yaklaşık bin tane asker var. sıfat
yakın.
samimi, yakın.
sadık (çeviri).
soldaki (araba veya at).
cimri, elisıkı. edat
e bitişik,
e yakın,
in yakınında. fiil yaklaşmak, yakınlaşmak
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani