English To Turkish
STIGMA : English Turkish Redhouse
stig.mastîg'mı isim (stigmata/stigmas)
utanç verici bir şeyin başkaları üzerinde yarattığı etki: He couldn't escape the stigma of his crime. İşlediği suçun başkaları üzerinde yarattığı etkiden kurtulamıyordu.
botanik tepecik
STIGMATISE : English Turkish Redhouse
stig.ma.tisestîg'mıtayz fiil, İngiliz İngilizcesi bakınız stigmatize
STIGMATIZE : English Turkish Redhouse
stig.ma.tizestîg'mıtayz fiil as
e (belirli bir şeye) damgasını vurmak,
i (belirli bir şekilde) damgalamak
STILE : English Turkish Redhouse
stilestayl isim (çit gibi bir bölmenin üstünden geçmek için yapılmış) çifte merdiven
STILETTO : English Turkish Redhouse
sti.let.tostîlet'o isim küçük hançer
STILETTO HEEL : English Turkish Redhouse
(kadın ayakkabısında) ince ve sivri uçlu ökçe
STILL : English Turkish Redhouse
stillstîl bağlaç bununla beraber, bununla birlikte: I'm sorry about this. Still, I'm sure that in the end it's for the best. Üzgünüm. Bununla beraber bundan iyi bir sonuç çıkacağına inanıyorum
STILL ANOTHER : English Turkish Redhouse
ir
.. daha: Here is still another example. İşte bir örnek daha
STILL LIFE : English Turkish Redhouse
güzel sanatlarnatürmort
STILLBORN : English Turkish Redhouse
still.bornstîl'bôrn sıfat ölü doğmuş
STILLNESS : English Turkish Redhouse
still.nessisim
hareketsizlik.
dinginlik.
sessizlik.
(sularda) durgunluk
STILT : English Turkish Redhouse
stiltstîlt isim eşas
STILTED : English Turkish Redhouse
stilt.edstîl'tîd sıfat çok resmi, doğallıktan yoksun
STIMULANT : English Turkish Redhouse
stim.u.lantstîm'yılınt isim
eczacılık uyarıcı madde, uyarıcı.
teşvik unsuru, teşvik edici unsur
STIMULATE : English Turkish Redhouse
stim.u.latestîm'yıleyt fiil
uyarmak.
teşvik etmek
STIMULATION : English Turkish Redhouse
stim.u.la.tionstîmyıley'şın isim
uyarma.
teşvik
STIMULUS : English Turkish Redhouse
stim.u.lusstîm'yılıs isim (stimuli) uyarıcı unsur, uyarıcı
STING : English Turkish Redhouse
stingstîng fiil (stung)
(arı v.b.) sokmak.
(bitki) ısırmak.
(biber, duman) yakmak.
(söz) (birinin) yüreğini cızlatmak. isim
(arının) soktuğu yer.
yanma, arı sokmasına benzeyen acı.
acı, acılık, yakıcılık
STINGINES : English Turkish Redhouse
stin.gi.nessisim cimrilik
STINGY : English Turkish Redhouse
stin.gystîn'ci sıfat cimri, eli sıkı, hasis, pinti
STINK : English Turkish Redhouse
stinkstîngk fiil (stank/stunk, stunk) pis kokmak; kokuşmak, taaffün etmek. isim pis koku
STINK OF : English Turkish Redhouse
fena halde (bir şey) kokmak
STINK UP : English Turkish Redhouse
kokutmak
STINKING : English Turkish Redhouse
stink.ingsıfat pis kokan. zarf çok (zengin, sarhoş)
STINT : English Turkish Redhouse
stintstînt fiil masraftan kaçınmak. isim (belirli bir işe ait) süre, müddet: He did a stint as a postman. Bir süre postacılık yaptı
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani