Multilingual Turkish Dictionary

English To Turkish

English To Turkish
STORE : English Turkish Redhouse

storestôr isim
dükkân; mağaza.
stok, hazne. fiil
(bir şeyi) (bir yerde) saklamak; (bir şeyi) bir depoya koymak.
up içine atmak, biriktirmek

STOREKEEPER : English Turkish Redhouse

store.keep.erstôr'kipır isim dükkâncı, dükkân işleten kimse

STOREROOM : English Turkish Redhouse

store.roomstôr'rum isim sandık odası; depo, ardiye

STOREY : English Turkish Redhouse

sto.reystôr'i isim, İngiliz İngilizcesi bakınız story

STOREYED : English Turkish Redhouse

sto.reyedstôr'id sıfat, İngiliz İngilizcesi bakınız storied

STORIED : English Turkish Redhouse

sto.riedstôr'id sıfat katlı: a two-storied house iki katlı bir ev

STORK : English Turkish Redhouse

storkstôrk isim leylek

STORM : English Turkish Redhouse

stormstôrm isim fırtına; sağanak. fiil
şiddetli bir şekilde hücum ederek (bir yeri) fethetmek; şiddetli bir şekilde hücum etmek.
çok öfkeli bir halde gitmek veya hareket etmek.
bağırıp çağırmak.
fırtına esmek

STORM OF APPLAUSE : English Turkish Redhouse

alkış tufanı

STORMY : English Turkish Redhouse

storm.ystôr'mi sıfat
fırtınalı; sağanak yağışlı.
fırtınalı, kavgalı, çekişmeli

STORY : English Turkish Redhouse

sto.rystôr'i isim
hikâye, öykü.
makale.
konuşma dili yalan, maval

STORYBOOK : English Turkish Redhouse

sto.ry.bookstôr'ibûk isim (çocuklar için) hikâye kitabı

STORYTELLER : English Turkish Redhouse

sto.ry.tell.erstôr'itelır isim
hikâye anlatan kimse, masalcı.
konuşma dili yalancı

STOUT : English Turkish Redhouse

stoutstaut sıfat
tombul, toplu, şişman.
dayanıklı, sağlam, güçlü.
cesur, yürekli.
sadık, sağlam (destekçi). isim koyu renkli bir çeşit bira

STOVE : English Turkish Redhouse

stovestov fiil bakınız stave

STOVEPIPE : English Turkish Redhouse

stove.pipestov'payp isim soba borusu

STOW : English Turkish Redhouse

stowsto fiil
(away) in (bir şeyi) düzenli bir şekilde (bir yere) koymak.
away çok (yemek) yemek.
away in/away on (bir taşıtta) kaçak yolcu olarak saklanmak

STOWAWAY : English Turkish Redhouse

stow.a.waysto'wıwey isim saklanarak kaçak yolculuk yapan kimse, kaçak yolcu

STRADDLE : English Turkish Redhouse

strad.dlesträd'ıl fiil
(ata biner gibi) bacaklarını açarak (bir şeyin) üstüne binmek; (bir şeyin) üstünde ata binmiş gibi oturmak.
(bir yer) (her iki tarafında) bulunmak.
(biri) (her iki tarafı) desteklemek

STRAGGLE : English Turkish Redhouse

strag.glesträg'ıl fiil
in/back (gruptaki çoğu kimse veya sürüdeki çoğu hayvan geldikten sonra) ayrı ayrı gelmek veya dönmek.
(bir dal) (diğerlerinden ayrı ve biçimsiz bir şekilde) büyümek.
düzensiz bir şekilde etrafa dağılmış olmak

STRAGGLER : English Turkish Redhouse

strag.glerisim
gruptan/sürüden ayrılarak kendi başına kalmış kimse/hayvan.
askeri döküntü

STRAIGHT : English Turkish Redhouse

straightstreyt sıfat
doğru; düz.
doğru, yalan olmayan.
peş peşe, arka arkaya.
aralıksız, fasılasız, ara vermeden.
sek (içki).
ciddi (bakış).
konuşma dili eşcinsel olmayan. zarf
tam; doğru, düz.
doğru, hiçbir yere sapmadan.
hemen: He got straight to the point. Hemen konuya girdi.
doğru dürüst, doğru, iyi

STRAIGHT AHEAD : English Turkish Redhouse

dosdoğru, dümdüz

STRAIGHT FROM THE HORSE'S MOUTH : English Turkish Redhouse

en yetkili ağızdan öğrenilmiş

STRAIGHT FROM THE SHOULDER : English Turkish Redhouse

konuşma dilidobra dobra, hiçbir şeyi örtbas etmeden (konuşmak, söylemek)