English To Turkish
THEY LEFT HIM TO SINK OR SWIM. : English Turkish Redhouse
Onu kendi kaderine terkettiler
THEY RAN OUT OF MONEY. : English Turkish Redhouse
Parasız kaldılar
THEY WON'T COME ON TIME; YOU MARK MY WORDS. : English Turkish Redhouse
Vaktinde gelmezler, gör bak!
THEY'D : English Turkish Redhouse
they'ddheyd kısaltma
they had.
they would
THEY'LL : English Turkish Redhouse
they'lldheyl kısaltma they will
THEY'RE : English Turkish Redhouse
they'redher kısaltma they are
THEY'VE : English Turkish Redhouse
they'vedheyv kısaltma they have
THICK : English Turkish Redhouse
thickthîk sıfat
kalın.
koyu; yoğun, kesif.
sık olan, sık; ağaçları veya çalıları sık olan (orman).
çok, dolu: On that beach the shells were thick. O sahilde deniz kabukları çoktu.
konuşma dili kalın kafalı, gabi.
konuşma dili sıkı fıkı, can ciğer, samimi.
boğuk, kısık (ses).
konuşma dili (içkiden dolayı) serseme dönmüş ve ağrılar içinde olan (kafa). zarf
kalın bir halde, kalınca.
çok miktarda, çok
THICK ACCENT : English Turkish Redhouse
koyu şive
THICK-SKINNED : English Turkish Redhouse
thick-skinnedthîk'skînd' sıfat vurdumduymaz
THICKEN : English Turkish Redhouse
thick.enthîk'ın fiil
kalınlaştırmak; kalınlaşmak.
koyulaştırmak; yoğunlaştırmak; koyulaşmak; yoğunlaşmak
THICKET : English Turkish Redhouse
thick.etthîk'ît isim sık çalılık
THICKNESS : English Turkish Redhouse
thick.nessisim
kalınlık.
koyuluk; yoğunluk.
tabaka, katman
THICKSET : English Turkish Redhouse
thick.setthîk'set' sıfat
kalın yapılı (kimse).
sık dikilmiş, birbirine çok yakın dikilmiş (bitkiler)
THIEF : English Turkish Redhouse
thiefthif isim (thieves) hırsız
THIGH : English Turkish Redhouse
thighthay isim but; uyluk
THIMBLE : English Turkish Redhouse
thim.blethîm'bıl isim
yüksük.
denizcilikle ilgili radansa
THIN : English Turkish Redhouse
thinthîn sıfat
ince, kalın olmayan.
zayıf, kuru; sıska.
fazlasıyla ince, içine su katılmış gibi (sıvı).
az, seyrek (bir topluluk): a thin crowd az bir kalabalık.
hafif (sis, duman, toz).
zayıf, yetersiz; inandırıcı olmayan
THIN DOWN : English Turkish Redhouse
(kalabalık) azalmak
THIN OUT : English Turkish Redhouse
(kalabalık) azalmak
THIN-SKINNED : English Turkish Redhouse
thin-skinnedthîn'skînd' sıfat alıngan, kırılgan
THINE : English Turkish Redhouse
thinedhayn sıfat, eski senin. zamir, eski seninki
THING : English Turkish Redhouse
thingthîng isim
şey, nesne: What's that thing? O ne? How do you start the thing? Bunu nasıl çalıştırıyorsun?
şey, olay: A funny thing happened to me this morning. Bu sabah bana tuhaf bir şey oldu.
(soyut) şey: What a nice thing to say! Ne nazik bir söz!
şey, konu, mevzu: I only want to talk about two things. Sadece iki şeyden söz etmek istiyorum.
insan, kişi: Poor little thing! Zavallıcık!
giysi: Where have you put your winter things? Kışlık giysilerini nereye koydun?
çoğul işler: How are things going at the office? Ofisteki işler nasıl?
çoğul ilişkiler: How are things between you and Meltem? Meltem'le aranız nasıl?
çoğul eşya: Where can I store all these things? Tüm bu eşyaları nerede saklayabilirim?
THINGAMABOB : English Turkish Redhouse
thing.a.ma.bobthîng'ımıbab isim, konuşma dili şey, zımbırtı, zırıltı
THINGAMAJIG : English Turkish Redhouse
thing.a.ma.jigthîng'ımıcîg isim, konuşma dili şey, zımbırtı, zırıltı
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani