Multilingual Turkish Dictionary

English

English
CAMBOGIA : English Turkish

n. sakız/kauçuk reçinesi türü

CAMBOOSE : English Turkish

n. gemide yemek yapılan yer veya gemi mutfağı (Denizcilikle ilgili); trenin son vagonu

CAMBOZOLA : English Turkish

n. cambazola, yumuşak mavi peynir

CAMBREL : English Turkish

n. gambrel, bir atın diz içleri, bir atın dizi; kasapların bacaklarından karkas etleri asmak için kullandıkları çerçeve

CAMBRIA : English Turkish

n. Galler'in (batı Büyük Britanya'da bir prenslik) ortaçağdaki adı

CAMBRIAN : English Turkish

adj. Galler ülkesi ile ilgili; Kambriyum'a ait

CAMBRIAN : English Turkish

n. kambriyum, galli kimse, paleozik devrin ilk dönemi

CAMBRIC : English Turkish

n. ince beyaz keten, patiska, pamuklu ince kumaş

CAMBRIDGE : English Turkish

n. Cambridge

CAMBRIDGE UNIVERSITY TECHNOLOGY AND ENTERPRISE CLUB : English Turkish

n. Cambridge Üniversitesi Teknoloji ve Girişim Kulübü, teknoloji risk sermayesine odaklı ve yatırımcılar ile endüstri uzmanları arasında karşılıklı etkileşimi destekleyerek akademisyenler ve öğrenciler arasında girişimcilik ruhunu arttırmayı ve ilerletmeyi hedefleyen Cambridge Üniversitesi'nde (İngiltere) yürütülen bir organizasyon, CUTEC

CAMBRIDGESHIRE : English Turkish

n. İngiltere'de bir kontluk

CAMCORDER : English Turkish

n. video kamera, video filmleri kaydetmek için kullanılan kamera

CAMDEN : English Turkish

n. ABD'de birçok eyaletteki bazı şehirlerin adı

CAME : English Turkish

n. cam parçalarını vitray pencere şeklinde biçimlendirerek birarada tutmak için kullanılan ince kurşun bant (ayrıca ribbon (pervaz, kurdela) diye adlandırılan)

CAME ALIVE : English Turkish

canlanma, yaşamaya başlama; uyanma, uyumayı bırakma (Gayrı resmi)

CAME ALONG FOR THE RIDE : English Turkish

- ile seyahat etme,
ile gitme (eğlence amacıyla ve bir yere ulaşma ihtiyacı duymaksızın)

CAME APART : English Turkish

çökme, yıkılma, bozulma, parçalara ayrılma

CAME AS A TOTAL SURPRISE : English Turkish

tamamen beklenmedik olma, umulmadık olma, açık bir gökyüzünden ani çıkan bir fırtına gibi gelme

CAME BACK EMPTY-HANDED : English Turkish

oş ellerle dönme, sonuçsuz geri dönme, elleri boş dönme

CAME BACK TO HIM : English Turkish

ona geri dönme

CAME BETWEEN FRIENDS : English Turkish

arkadaşlar arasında anlaşmazlığa sebep olma, arkadaşları ayırma

CAME CRAWLING : English Turkish

sürünerek dönme, boyun eğmiş bir şekilde geri dönme, yalvarmak için geri dönme

CAME DOWN ON : English Turkish

eleştirme,
hakkında negatif şeyler söyleme

CAME DOWN ON HIM : English Turkish

onu eleştirme, onun hakkında olumsuz şeyler söyleme

CAME EARLY : English Turkish

zamanında gelme, beklenenden önce ulaşma/başarma