Multilingual Turkish Dictionary

English

English
CASE FOR THE PROSECUTION : English Turkish

iddaa avukatı ve şahitler tarafından yapılan suçlama amaçlı beyanlar

CASE HARDENED : English Turkish

yüzeyden sertleştirilmiş (çelik)

CASE HARDENING : English Turkish

katılaştırma, hissizleştirme

CASE HISTORY : English Turkish

evveliyat, geçmiş, geçmiş ile ilgili bilgiler [tıp.], tipik örnek

CASE IN POINT : English Turkish

n. konuşma konusu olan mesele

CASE KNIFE : English Turkish

n. kılftaki bıçak, kılıfının içindeki bıçak; masa bıçağı

CASE LAW : English Turkish

geçmişteki hükümlere dayanan hukuk

CASE SENSITIVE : English Turkish

üyük ve küçük harfler arasındaki farka duyarlı

CASE SHOT : English Turkish

şarapnel

CASE STUDY : English Turkish

n. örnek olay

CASE THE JOINT : English Turkish

v. gözetlemek, dikizlemek

CASEASE : English Turkish

n. çiftlik ürünlerindeki sütte bulunan protein maddesini çürüten bakteriyel enzim

CASEATE : English Turkish

v. peynirleşmek, peynire dönüşmek

CASEATION : English Turkish

n. peynire dönüştürme

CASEBOOK : English Turkish

n. referans ve eğitim için kullanılan olay kayıtlarını içeren kitap (tıpta)

CASED : English Turkish

adj. bir kılıf içine kapatılmış veya konmuş

CASEHARDEN : English Turkish

v. metal dövmek, metali sertleştirmek; hissizleştirmek, duygusuzlaştırmak

CASEHARDENED : English Turkish

adj. kurutulmuş, sert, nasırlaşmış

CASEIN : English Turkish

n. kazein, sütteki protein maddesi

CASEINATE : English Turkish

v. kazein olmak (süt proteini)

CASEINOGEN : English Turkish

n. kazeinojen, sütte bulunan protein

CASEINOLYTIC : English Turkish

adj. kazeinin (protein türü) bozulmasına neden olan

CASEKNIFE : English Turkish

n. kılıf içindeki bıçak, kın içinde bulunan bıçak; sofra bıçağı

CASELOAD : English Turkish

n. davanın içeriği; belirli bir periyotta görülen olayların sayısı (bir mahkemede, klinikte, vb.)

CASEMATE : English Turkish

n. kazamat [ask.], siper