Multilingual Turkish Dictionary

English

English
COMMOTIO : English Turkish

n. kommosyo, (Tıp) sarsıntı, şiddetli sarsıntı sonucu olan yumuşak yerlerin yaralanması; şiddetli sarsıntı sonucu meydana gelen şok

COMMOTION : English Turkish

n. karışıklık, kargaşa, heyecan, ayaklanma, telaş, koşuşturma

COMMOVE : English Turkish

v. kışkırtmak, şiddet ile hareket etmek; zorla hareket etmeye neden olan; karıştırmak, rahatsız etmek; tahrik etmek; kafasını karıştırmak, heyecanlandırmak

COMMUNAL : English Turkish

adj. toplumsal, halk, halkın malı olan, umumi, müşterek

COMMUNAL FARM : English Turkish

n. İsrail’de kolektif çiftlik, kibbutz

COMMUNAL SEGREGATION : English Turkish

toplumsal ayrımcılık, ırksal veya kültürel grup ayrımcılığı

COMMUNAL SETTLEMENT : English Turkish

halk yerleşim yeri, topluluk yerleşimi, bir grup tarafından oluşturulan topluluk; ortak yaşamak için kurulmuş olan koloni, ortaklık

COMMUNALISATION : English Turkish

n. mahalli idare altına sokma, toplumsal yapma süreci, halka teslim etme (arazi, vs. ile ilgili), (ayrıca communalization)

COMMUNALISE : English Turkish

v. mahalli idare altına sokmak, toplumsal yapmak, halka teslim etmek (arazi, vs. ile ilgili), (ayrıca communalize)

COMMUNALISM : English Turkish

n. eyaletlerin ayrı yönetildiği sistem

COMMUNALIST : English Turkish

n. bir arada yaşama yanlısı, komünalizm yanlısı (küçük kolektif toplumlarda yaşamak; bir kimsenin kültürel grubu veya ırkına karşı olan bağlılığı)

COMMUNALITY : English Turkish

n. komünal olma durumu, toplumsal durum veya nitelik, dayanışma duygusu

COMMUNALIZATION : English Turkish

n. mahalli idare altına sokma, toplumsal yapma süreci, halka teslim etme (arazi, vs. ile ilgili), (ayrıca communalisation)

COMMUNALIZE : English Turkish

v. toplumsallaştırmak, yöresel idare altına sokmak

COMMUNALLY : English Turkish

adv. halka ait olarak, komünal bir biçimde (müşterek kullanım ve mülkiyet ile ilgili)

COMMUNARD : English Turkish

n. komünde yaşayan kimse

COMMUNE : English Turkish

n. komün, yerel idare

COMMUNE : English Turkish

v. söyleşmek, sohbet etmek, senli benli konuşmak (Argo); komünyon almak, komünyon vermek

COMMUNE OF PARIS : English Turkish

paris komünü, şehir çalışanlarını, esnafı ve radikal burjuvaziyi temsil eden yerel idareler tarafından seçilen temsilcilerin devlet otoritesini yasadışı bir şekilde ele geçirerek Paris’te (
1794) kurulan kısa süreli sosyalist ve devrimci hükümet

COMMUNE WITH ONESELF : English Turkish

v. kendinden geçmek, çok etkilenmek, bayılmak (bir şeye)

COMMUNICABILITY : English Turkish

n. ifade edilebilirlik, bildirilebilme, söylenebilirlik; iletilebilirlik; iletişim kurma isteği, konuşkanlık

COMMUNICABLE : English Turkish

adj. söylenebilir, ifade edilebilir, iletilebilir

COMMUNICABLE DISEASE : English Turkish

ulaşıcı hastalık, birinden başka birine geçebilen hastalık

COMMUNICABLENESS : English Turkish

n. ifade edilebilirlik, bildirilebilme, söylenebilirlik; iletilebilirlik; iletişim kurma isteği, konuşkanlık

COMMUNICABLY : English Turkish

adv. ifade edilebilir bir biçimde, söylenebilir bir biçimde, iletilebilir bir biçimde, nakledilebilir bir şekilde