Multilingual Turkish Dictionary

English

English
CONSTANTINE MAC CINAEDA : English Turkish

n. İskoçyalı I. Constantine (
877), İskoçların savaşçı da olan bir kralı

CONSTANTINE THE GREAT : English Turkish

n. Büyük Constantine, I. Constantine (MS
337, Flavius Valerius Aurelius Constantinus olarak doğdu) Roma'nın Hıristiyanlığı benimsemiş olan
337 yılları arasındaki imparatoru

CONSTANTINIAN SYMBOL : English Turkish

n. Konstantin sembolü, XP, ilk olarak I. Constantine tarafından Hıristiyanlığın sembolü olarak kullanılmış olan Yunanca "christos" veya "XRISTOS" ("Christ {İsa}" anlamına gelir) kelimesinin ilk iki harfi

CONSTANTINOPLE : English Turkish

n. İstanbul'un (kuzeybatı Türkiye'de bir liman şehri) eski adı

CONSTANTINUS MAGNUS : English Turkish

ir Roma imparatoru

CONSTANTLY : English Turkish

adv. sıkça, sık sık

CONSTANTLY AWARE : English Turkish

sürekli farkında olma, her zaman bilinçli olma

CONSTANTLY CHANGING : English Turkish

dakikası dakikasına uymaz

CONSTANZO JOSÉ GRECO : English Turkish

n. José Greco (
2000), İtalya doğumlu ABD'li bir flamenko dansçısı ve koreograf

CONSTATIVE : English Turkish

adj. betimleyici, bir açıklamaya ait veya ilgili; gelinen noktayı tanımlayan

CONSTELLATE : English Turkish

v. yıldızlarla süslemek, takımyıldızlarına benzeyen bir şekilde düzenlemek veya süslemek; birlikte demet haline gruplamak

CONSTELLATION : English Turkish

n. takımyıldız, burç, seçkinler topluluğu

CONSTERNATE : English Turkish

v. dehşete düşürmek, hayret ettirmek; engellemek; yıldırmak

CONSTERNATED : English Turkish

n. şaşkın, afallamış, dehşete düşmüş

CONSTERNATION : English Turkish

n. şaşkınlık, hayret, afallama, dehşet, donup kalma

CONSTIPATE : English Turkish

v. kabız etmek, sıkmak

CONSTIPATED : English Turkish

adj. kabız, bağırsakların boşaltımının zor olduğu ve düzenli olarak meydana gelmediği durum ile ilgili

CONSTIPATION : English Turkish

n. kabızlık, kabız, peklik

CONSTITUENCY : English Turkish

n. seçim bölgesi, seçim bölgesi halkı, seçmenler; müşteriler, aboneler

CONSTITUENT : English Turkish

n. bileşen, oluşturan parçalardan her biri; seçmen, kurucu; öğe, elemen, temsilci atayan kimse

CONSTITUENT : English Turkish

adj. meydana getiren, oluşturan, seçen, seçmen, kurucu, yasayı değiştirebilen

CONSTITUENT ASSEMBLY : English Turkish

kurucu meclis

CONSTITUENT BODY : English Turkish

n. seçmenler

CONSTITUENTLY : English Turkish

adv. seçmen görüşüne göre, oy kullanan halkın bakış açısından

CONSTITUTE : English Turkish

v. atamak, seçmek, yürürlüğe koymak, kurmak, teşkil etmek, oluşturmak