Multilingual Turkish Dictionary

English

English
COOPERATIVISM : English Turkish

n. işbirlikçilik, orta sınıf siyasal iktisadından işçi sınıfının sayısal iktisadına geçiş

COOPERATOR : English Turkish

n. ortak, iş arkadaşı, kooperatif üyesi

COOPERY : English Turkish

n. fıçıcılık, fıçıcı işi veya mesleği; fıçıcı dükkanı; fıçıcı tarafından yapılan parçalar veya nesneler

COOPERY : English Turkish

adj. fıçıcıya özgü, fıçıcıya ait veya ilgili

COOPETITION : English Turkish

n. işbirliği içinde yapılan rekabet, ("competition" ve "cooperation" kelimelerinin kombinasyonu) başka bir şirket ile rekabet eden ticari şirketler arasındaki işbirliği, birbiriyle rekabet içinde olan şirketlerin ortak çabalarının sonuçları

COOPT : English Turkish

v. asimile etmek, benimsenmek, içine almak; üye olarak seçmek

COORDINATE : English Turkish

n. koordinat, apsis, eşit şey

COORDINATE : English Turkish

v. koordine etmek, düzenlemek, uyum sağlamak

COORDINATE : English Turkish

adj. koordine, eşit, düzenli, koordinat

COORDINATE GEOMETRY : English Turkish

Koordinat Geometrisi, ICES'in alt sistemleri, inşaat mühendisliği sorunlarını çözmek üzere kullanılan bir bilgisayar sistemi, COGO (Bilgisayar)

COORDINATE GRID : English Turkish

koordinat grid, koordinatlar haritasını çizmek için kullanılan çizim sistemi

COORDINATE SYSTEM : English Turkish

koordinat sistemi, haritası çizilmiş olan koordinatlar sistemi

COORDINATED : English Turkish

adj. koordine, eşlenen, uygun

COORDINATED CLOSURE : English Turkish

koordineli kapatma, bir bölgeden geçişlere askeriye tarafından izin verilmemesi

COORDINATED EFFORT : English Turkish

koordineli çaba, uyumlu çaba, eylemlerin bağdaştığı gayret

COORDINATELY : English Turkish

adv. koordineli, eşit ölçüde, koordine olarak, uygun bir şekilde

COORDINATING : English Turkish

n. düzenleme, düzenleyici, sıralama, dizme, bağdaştırıcı

COORDINATION : English Turkish

n. koordinasyon, eşgüdüm, düzen, bağlantı, uyumlu çalışma

COORDINATOR : English Turkish

n. koordinatör, eşgüdümcü

COOSSIFICATION : English Turkish

n. coossification, kemikleşme ile olan bağlantı, kemik oluşumu ile bağlantı

COOT : English Turkish

n. sutavuğu; kel, dazlak

COOTIE : English Turkish

n. bit

COP : English Turkish

n. polis, polis memuru; aynasız; tutuklama; konik iplik yumağı

COP : English Turkish

v. yakalamak; enselemek; çalmak; aşırmak

COP IT : English Turkish

cezalandırmak, başı derde girmek