Multilingual Turkish Dictionary

English

English
CORDLESS : English Turkish

adj. kablosuz, kordonsuz

CORDLESS PHONE : English Turkish

kablosuz telefon, havadan sinyaller aktaran ve kablosu olmayan telefon

CORDLESS TELEPHONE : English Turkish

kablosuz telefon, ana bölümüne bağlı olmayan ahizesi olan telefon

CORDLESSLY : English Turkish

adv. kordonsuz olarak, telsiz olarak

CORDOBA : English Turkish

n. kordoba, Nikaragua madeni parası

CORDON : English Turkish

n. kordon, insan dizisi, budanmış meyve ağacı

CORDON : English Turkish

v. kordon altına almak

CORDON BLEU : English Turkish

n. birinci sınıf aşçı, iyi aşçı, en yüksek sınıfa ait olan usta aşçıbaşı; mükemmellik için verilen ödül

CORDON BLUE : English Turkish

n. mavi kurdele, şövalyelik nişanı, önemli kimse, birinci sınıf aşçı

CORDON OF POLICE : English Turkish

polis kordonu

CORDON OFF : English Turkish

v. kordon altına almak, kordon oluşturarak uzak tutmak

CORDONED : English Turkish

adj. kordon altına alınmış, kordon ile çevrelenmiş

CORDONED OFF : English Turkish

güvenlik çemberi kurulmuş, ayrılmış, çevrelenmiş (askerler sırası, polis, vs. tarafından)

CORDOTOMY : English Turkish

n. kordotomi, tedavi edilmez ağrıyı hafifletmek için omuriliğin bazı sinirlerinin ayrıldığı cerrahi müdahale (Tıp)

CORDOVAN : English Turkish

n. ince deri

CORDS : English Turkish

n. fitilli kadife pantolon

CORDUROY : English Turkish

n. kumaş pantolon; fitilli kadife

CORDUROY : English Turkish

adj. fitilli kadife

CORDUROY ROAD : English Turkish

kütüklerden yapılmış yol

CORDUROYS : English Turkish

n. fitilli kadife pantolon

CORDWAINER : English Turkish

n. ayakkabıcı

CORDWOOD : English Turkish

n. istiflenmiş odun, odun yığını

CORE : English Turkish

n. iç, öz; çekirdek; göbek, meyve göbeği; dolgu

CORE : English Turkish

v. içini çıkarmak, göbeğini almak

CORE BIOPSY : English Turkish

n. kapalı biyopsi, (Tıp) tanısal amaçlar için büyük iğne kullanarak küçük kitle parçası veya doku örneği çıkarılması