English
CORRUGATED IRON : English Turkish
oluklu saç, dalga şeklinde yapılmış olan demir veya çelik saçlar (inşaat malzemesi olarak kullanılan)
CORRUGATED PAPER : English Turkish
oluklu karton, mukavva, kutu yapmak için kullanılan sağlam sert kağıt
CORRUGATION : English Turkish
n. buruşturma, kırıştırma, kırışma, kırışık
CORRUGATOR : English Turkish
n. kırıştırıcı kas, ciltte kırışıklıklar yaratan kas
CORRUPT : English Turkish
v. bozmak, mahvetmek; baştan çıkarmak; ayartmak; çürütmek; rüşvet vermek; bulaştırmak
CORRUPT : English Turkish
adj. bayağı; ahlaksız, rüşvetçi; yiyici; bozulmuş, yozlaşmış
CORRUPT APPARATUS : English Turkish
yozlaşmış sistem, hilekar sistem, sahtekar siyasi örgüt, rüşvet verilebilir devlet organı
CORRUPT PERSON : English Turkish
yozlaşmış kişi, sahtekar kişi, ahlaksız kişi, rüşvet verilebilir şahıs, terbiyesiz kişi
CORRUPT REGIME : English Turkish
yozlaşmış rejim, çok kötü hükümet, ahlaksız eylemlerde bulunmuş olan hükümet
CORRUPTED : English Turkish
adj. bozuk, berbat olmuş, lekelenmiş; ahlaksız, sahtekar; sapık
CORRUPTED FILE : English Turkish
ozuk dosya, hasarlı dosya, bilgileri yok edilen dosya
CORRUPTER : English Turkish
n. bozan kime veya şey, yozlaştıran kimse veya şey
CORRUPTIBILITY : English Turkish
n. rüşvet yeme, bozulabilir olma niteliği, berbat etme eğilimi, çürüme
CORRUPTIBLE : English Turkish
adj. bozulabilir; ayartılabılir; rüşvet alır
CORRUPTIBLENESS : English Turkish
n. rüşvet yeme, bozulabilir olma niteliği, berbat etme eğilimi, çürüme
CORRUPTIBLY : English Turkish
adv. ayartılabilir bir şekilde, bozulabilir bir biçimde, berbat etme eğilimi ile, çabuk çürüyen bir biçimde
CORRUPTING : English Turkish
adj. ayartıcı
CORRUPTION : English Turkish
n. bozulma, bozma, çürüme; ahlaksızlık, fesat, rüşvetçilik, rüşvet; yozlaştırma,
CORRUPTIONIST : English Turkish
n. yozlaştırmayı destekleyen kimse, rüşvetçiliği destekleyen kimse, ahlak bozukluğuna özendiren kimse
CORRUPTIVE : English Turkish
adj. bozucu, zararlı, çürütücü, bulaşıcı
CORRUPTLY : English Turkish
adv. bozuk bir şekilde, namussuzca, ahlaksızca, çarpık bir şekilde
CORRUPTNESS : English Turkish
n. ahlaksızlık, sahtekarlık, vicdansızlık, ayartma, çöküş, terbiyesizlik
CORRUPTOR : English Turkish
n. yozlaştıran kimse, yağmacı, mahveden kimse, bozan kimse, yok eden kimse
CORSAC : English Turkish
n. karsak, tilkiye benzeyen küçük memeli; Orta Asya’ya özgü minik sarımsı veya kahverengi kırmızımsı tilki
CORSAGE : English Turkish
n. korsaj, elbisenin üst kısmı; çiçek buketi
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani