Multilingual Turkish Dictionary

English

English
HOTPLATE : English Turkish

n. portatif ısıtıcı, sıcak yemek

HOTPOT : English Turkish

n. yahni, et ve patates yahnisi (Britanya)

HOTROD : English Turkish

n. elden geçirilmiş araba, potansiyel hızının arttırılabilmesi amacıyla elden geçirilmiş araba

HOTS : English Turkish

n. gününde düzenlenen hazine bonoları (Britanya); (Argo) cinsel istek, cinsel arzu (örneğin: "Tom has the hots for Debbie, but she doesn't seem to notice him {Tom Debbie'ye karşı cinsel istek duyuyor ama Debbie farkında değil gibi görünüyor}")

HOTSHOT : English Turkish

n. yetenekleri ve başarılarıyla sık sık gurur duyan başarılı kimse, becerikli, başarılı, her tarakta bezi olan; böbürlenen, övüngen kimse; hızlı yük treni

HOTSHOT : English Turkish

adj. önemli ve başarılı; başarıları ve becerileriyle aşırı bir şekilde övünen kimse; durmadan aralıksız bir şekilde seyahat eden veya çalışan

HOTSIE-TOTSIE : English Turkish

adj. mükemmel; dosdoğru (hotsy-totsy olarak da yazılır)

HOTSPOT : English Turkish

n. ışık noktası, ışın noktası; gözde gece kulübü veya eğlence alanı; sürmekte olan siyasi kargaşa veya savaş alanı; Dünya'nın yüzeyinin altında erimiş lav bulunan yer

HOTSPUR : English Turkish

n. vurdumduymaz kimse, düşüncesiz kimse

HOTSY-TOTSY : English Turkish

adj. mükemmel; dosdoğru (hotsie-totsie olarak da yazılır)

HOTTENTOT : English Turkish

n. Hottentot, Güney Afrikalı Bushman kabilesi üyesi; uygarlaşmamış insan

HOTTENTOT : English Turkish

adj. Hottentot'e özgü, Güney Afrikalı Bushman kabilesine ait olan; uygarlaşmamış, kültürsüz

HOTTIE : English Turkish

n. fiziksel olarak çekici kimse (Argo); sıcak su şişesi (Britanya Argosu)

HOTTY : English Turkish

n. fiziksel olarak çekici kimse (Argo)

HOTWIRE : English Turkish

v. düz kontak yapmak, anahtarlarını kullanmadan bir aracın ateşlemesini çalıştırmak (genellikle aracı çalma niyetiyle)

HOU : English Turkish

n. Hou, soyadı

HOUDINI : English Turkish

n. Houdini, Harry Houdini (
1926, Erich Weiss olarak doğan), Macaristan doğumlu Amerikalı sihirbaz

HOUGH : English Turkish

n. budun alt bölümü; ayağın hemen üzerindeki bölümden kesilen et parçası; yahnide kullanılan sığır eti (İskoç Mutfağı); çapa; keser

HOUGH : English Turkish

v. kösteklemek, sakatlamak; (Britanya Argosu) boğazı temizlemek; hacklemek (Argo); çapa ile kesmek

HOUMOUS : English Turkish

n. humus, baharatlarla hazırlanan gözde bir Ortadoğu yiyeceği

HOUND : English Turkish

n. tazı, av köpeği, it herif, aşağılık adam, meraklı, hastası, gemi yan germesi

HOUND : English Turkish

v. iz sürmek, izlemek, takip etmek, kışkırtmak, tahrik etmek

HOUND DOG : English Turkish

av köpeği, koku alma ve takip etme becerisiyle avda kullanılan köpek

HOUND DOWN : English Turkish

takipten sonra bulmak

HOUND ON : English Turkish

v. kışkırtmak, tahrik etmek