Multilingual Turkish Dictionary

English

English
HYDROCHLORIDE : English Turkish

adj. hidroklorid

HYDROCHLOROFLUOROCARBON : English Turkish

n. hidrokloroforokarbon, bir sera gazı türü, ozon tabakasındaki deliğin nedeni olduğu düşünülen gazlardan biri, HCFC (Ekoloji)

HYDROCHLOROTHIAZIDE : English Turkish

n. hidroklorotiazit, yüksek tansiyonun tedavisinde kullanılan bir idrar söktürücü

HYDROCORTISONE : English Turkish

n. hidrokortizon, steroit hormon (Kimya); kortizol, yangı dindirici bir ilaç (kireçlenme alerji vs'nin tedavisinde kullanılır)

HYDROCOTYLE : English Turkish

n. hidrokotil, su ebegümeci, güney Birleşik Devletler kökenli ve güney Afrika ve Hindistan'da yetişen sürüngen bir bitki türü (Botanik)

HYDROCYANIC : English Turkish

adj. hidrodiyanik, hidrosiyanik asit ile ilgili (Kimya)

HYDRODYNAMIC : English Turkish

adj. hidrodinamik, (Fizik) hidrodinamik (sıvıların hareketiyle oluşan kuvveti inceleyen bilim) ile ilgili

HYDRODYNAMICALLY : English Turkish

adv. hidrodinamik bir şekilde, sıvıların hareketiyle oluşan kuvvet ile

HYDRODYNAMICS : English Turkish

n. hidrodinamik

HYDROELECTRIC : English Turkish

adj. hidroelektrik

HYDROELECTRIC ENERGY : English Turkish

hidroelektrik enerji, suyun bir türbine onun da bir jeneratör veya dinamoya kuvvet vermesiyle sağlanan enerji

HYDROELECTRIC STATION : English Turkish

hidroelektrik istasyon, su gücünün enerjiye dönüştürüldüğü enerji santrali

HYDROELECTRICALLY : English Turkish

adv. hidroelektrik bir şekilde, hareket eden su gücünün enerjiye dönüştürülmesi şeklinde

HYDROELECTRICITY : English Turkish

n. hidroelektrik, hareket eden su gücüyle enerji üretilmesi

HYDROFLUORIC : English Turkish

adj. hidroflorik, hidroflorik aside ait, hidroflorik asitten elde edilmiş (Kimya)

HYDROFLUOROCARBON : English Turkish

n. hidroflorokarbon, (Ekoloji) ozon tüketen gazlar yerine kullanılmış olan bir gaz (daha sonradan küresel ısınma nedenlerinden biri olduğu anlaşıldı), HFC

HYDROFOIL : English Turkish

n. hidrofoil, su kanatçısı, hızını arttırmak amacıyla tekneyi su yüzeyinden yükseltmek üzere tasarlanmış kayığa ilişik olan yapı; böyle bir yapı ile donatılmış kayık

HYDROGEN : English Turkish

n. hidrojen

HYDROGEN BOMB : English Turkish

hidrojen bombası

HYDROGEN PEROXIDE : English Turkish

hidrojen peroksit, oksijenli su

HYDROGEN SULFIDE : English Turkish

hidrojen sülfür, kükürtlü hidrojen, yanıcı ve zehirli bir renksiz gaz türü

HYDROGENATE : English Turkish

v. hidrojenlemek, hidrojenle birleştirmek (Kimya)

HYDROGENATION : English Turkish

n. hidrojenleme, hidrojenle birleştirme, hidrojenle muamele etme (Kimya)

HYDROGENOUS : English Turkish

adj. hidrojenli

HYDROGEOLOGY : English Turkish

n. hidrojeoloji, yeryüzü sularıyla ilgilenen bilim dalı, yeryüzü suları bilimi; yeryüzü suları jeolojisi