Multilingual Turkish Dictionary

English

English
INTIMATE : English Turkish

v. ima etmek, üstü kapalı söylemek, çıtlatmak, bildirmek, açıklamak

INTIMATE : English Turkish

adj. samimi, yakın, içli dışlı, sıkı fıkı, gizli, özel, kişisel, tam, ilişkisi olan, homojen

INTIMATE CONTACT : English Turkish

samimi ilişki, yakın ilişki, cinsel yakınlık, dokunma

INTIMATE CONVERSATION : English Turkish

samimi konuşma, kişisel sohbet, yüz yüze konuşma

INTIMATE FRIEND : English Turkish

samimi arkadaş, yakın arkadaş, can dostu

INTIMATE KNOWLEDGE : English Turkish

ünsiyet, doğrudan bilgi

INTIMATE MATTERS : English Turkish

kişisel meseleler, özel konular, sadece bir kadını ve bir erkeği ilgilendiren konular

INTIMATE RELATIONSHIP : English Turkish

samimi ilişki, yakın ilişki, güçlü bağ

INTIMATELY : English Turkish

adv. samimi bir şekilde, özel bir şekilde; yakınlık göstererek, içli dışlı olarak; yakından; kişisel olarak, özel olarak, gizli olarak

INTIMATENESS : English Turkish

n. samimi olma durumu, içli dışlı olma durumu; yakınlık; özel olma, gizlilik

INTIMATER : English Turkish

n. ima eden kimse, üstü kapalı söyleyen kimse, çıtlatan kimse, dolaylı olarak söyleyen kimse

INTIMATION : English Turkish

n. ima, çıtlatma, bildirme, öneri

INTIMIDATE : English Turkish

v. gözünü korkutmak, korkutmak

INTIMIDATED : English Turkish

adj. sindirilmiş, korkutulmuş, tehdit edilmiş; tehdit veya güç ile baskı yapılmış

INTIMIDATING : English Turkish

adj. sindirici, korkutucu, tehdit edici

INTIMIDATINGLY : English Turkish

adv. sindirici bir şekilde, korkutucu bir şekilde, tehdit edici bir şekilde

INTIMIDATION : English Turkish

n. gözdağı, korkutma, tehdit

INTIMIDATION OF A WITNESS : English Turkish

tanığı tehdit ederek sindirme, bir tanığı en ufak veya belli bir biçimde tanıklık etmesi durumunda kötülük etme ile tehdit etme

INTIMIDATOR : English Turkish

n. sindiren kimse, göz korkutan kimse, korkutan kimse; tahdit veya güçle mecbur eden kimse

INTIMIDATORY : English Turkish

adj. sindirici, korkutucu, tehdit edici; tehditlerle söz geçiren

INTITLE : English Turkish

v. adlandırmak, isim vermek, sıfatlandırmak (örn., kitap, resim, vs.); bir şey hakkı vermek veya hak iddia etmek

INTO : English Turkish

prep. içine, içeriye, haline, e, ye

INTO THE BARGAIN : English Turkish

ayrıca, bir de, cabası

INTO THE HANDS OF : English Turkish

-in elinde,
in yetkisi altında,
in tasarrufunda,
in kontrolü altında

INTO THE NIGHT : English Turkish

gece, geceye doğru, gece vakti