Multilingual Turkish Dictionary

English

English
POUT : English Turkish

n. dudak bükme, surat asma, somurtma, mezgit türünden bir balık, kafasını şişiren balık

POUT : English Turkish

v. dudak bükmek, surat asmak, somurtmak, surat etmek, darılmak, dudaklarını uzatmak

POUTER : English Turkish

n. somurtkan tip, kursağını şişiren güvercin, kafasını şişiren balık

POUTER PIGEON : English Turkish

n. kursağını şişiren güvercin

POV : English Turkish

akış açısı, görüş, kanaat, konum, perspektif

POVERTY : English Turkish

n. sefalet, yetersizlik, eksiklik, parasızlık, yokluk, düşkünlük, yoksulluk, fakirlik

POVERTY STRICKEN : English Turkish

yokluk çeken, yoksul, sefil, zavallı

POVERTY STRUCK : English Turkish

adj. yokluk çeken, yoksul, sefil, zavallı

POW : English Turkish

n. savaş tutsağı, savaş esiri, düşman ordusu tarafından tutsak alınan asker

POWDER : English Turkish

n. pudra, toz, barut

POWDER : English Turkish

v. toz haline getirmek, toz serpmek, pudralamak

POWDER COMPACT : English Turkish

n. pudra kutusu

POWDER KEG : English Turkish

arut fıçısı

POWDER MAGAZINE : English Turkish

arut deposu [den.], cephanelik, cephanelik [den.]

POWDER MILL : English Turkish

arut fabrikası

POWDER ONESELF : English Turkish

pudralanmak

POWDER PUFF : English Turkish

pudra pomponu

POWDER ROOM : English Turkish

ayanlar tuvaleti, barut deposu

POWDERED MILK : English Turkish

süttozu

POWDERED SUGAR : English Turkish

pudra şekeri

POWDERING : English Turkish

n. toz haline getirme

POWDERY : English Turkish

adj. toz halinde, toz gibi, tozlu

POWDERY SNOW : English Turkish

n. toz gibi kar

POWELL : English Turkish

n. Powell, bir soyadı; Colin Powell (1937 doğumlu), emekli ABD'li general, Dışişleri bakanı (
2005)

POWER : English Turkish

n. güç, kuvvet, enerji, yetenek, iktidar, otorite, üs [mat.], yetki, derman, takât