Multilingual Turkish Dictionary

English

English
WAS GREEN WITH ENVY : English Turkish

çok kıskandı, kıskançlıktan çatlayacak gibi oldu, hasetten çatladı, aşırı derecede kıskandı

WAS HAD : English Turkish

katakulliye getirildi, aldatıldı, keleğe geldi

WAS HAPPY FOR HIM : English Turkish

onun adına mutluydu, onun mutluluğunu paylaştı, onun başarısından dolayı memnundu

WAS HEARTBROKEN : English Turkish

acılıydı, kederliydi, hüzünlüydü, kalbi kırılmıştı

WAS HELD IN CUSTODY : English Turkish

nezarete alındı, göz altında tutuldu, nezarethanede tutuldu, parmaklıklar ardında tutuldu, tutuklandı

WAS HIDDEN : English Turkish

saklandı, gizlendi, görünemedi, bulunamadı

WAS HIMSELF AGAIN : English Turkish

tekrar kendi oldu, iyileşti, eski haline döndü, iki ayağının üzerine çıktı, düzeldi

WAS HIS OWN MASTER : English Turkish

kendi kendinin efendisiydi, mali olarak kendisinin finanse etti, parasal yönden kendisine yetti, bağımsız bir şekilde yaşadı

WAS HIS PUPPET : English Turkish

onun kuklasıydı, direktiflere göre çalıştı, ne istenildiyse onu yaptı, istenilenleri yaptı

WAS IN CONTACT WITH : English Turkish

ile iletişimdeydi, ile irtibatta kaldı, ilişkideydi, buluşuyordu, görüşüyordu

WAS IN CONTROL : English Turkish

kontrolü elindeydi, kontrolünü sağlıyordu, durumun idarecisiydi, idare ediyordu

WAS IN FOR A SURPRISE : English Turkish

kendisine sürpriz yapılmak üzereydi, bir sürpriz yapılmak üzereydi, şaşırtılmak üzereydi, şaşırmak üzereydi, sürpriz yapılmaya az kalmıştı

WAS IN GRAVE DANGER : English Turkish

üyük tehlike içindeydi, çok büyük bir tehlikeli durum içindeydi, hayatı tehlikedeydi

WAS IN THE AIR : English Turkish

havada kokusu vardı, her yerde hissediliyordu, ortaya çıktı ve herkes tarafından hissedildi

WAS IN THE DARK : English Turkish

karanlıktaydı, karanlıkta kaldı, kuytuda kaldı, sırrı çözmeyi başaramadı

WAS IN VAIN : English Turkish

oşunaydı, boşu boşunaydı, boş yereydi, kullanışsızdı

WAS INCAPABLE OF : English Turkish

kabiliyetsizdi, ehil değildi, ehli değildi, becerikli değildi

WAS INCLINED TO BELIEVE : English Turkish

inanma eğilimindeydi, anlama eğilimindeydi, anladı, algıladı

WAS INCLINED TO THINK : English Turkish

düşünme eğilimindeydi, anlama eğilimindeydi, anladı, algıladı, düşündü

WAS INCONSOLABLE : English Turkish

dindirilemez, avutulamaz, teselli edilemez, yatıştırılamaz

WAS INTRODUCED TO : English Turkish

ile tanıştırıldı,
e tanıtıldı,
e sunuldu

WAS INVOLVED IN : English Turkish

içinde yer aldı, içinde rol aldı,
e karıştı

WAS JEALOUS OF : English Turkish

-den kıskandı

WAS KEPT ON THE SIDELINES : English Turkish

kenarda tutuldu, yedek olarak tutuldu, yedek kulübesinde bekletildi, takımda oynamadı (Spor); bekletildi, tutuldu, sonrası için saklandı

WAS KICKED UPSTAIRS : English Turkish

merdiven yukarı itildi, yukarı doğru tekmelendi, bir görevden alındı ve ironik bir şekilde daha iyi bir pozisyona getirildi