English
ACCEPTED THE MAJORITY'S DECISION : English Turkish
çoğunluğun kararını kabul etmiş, daha çok kişi tarafından alınan karara razı olmuştur
ACCEPTED THE OFFER : English Turkish
teklifi kabul etmiştir, öneriyi kabul etmiştir, teklifte mutabık kalınmıştır
ACCEPTED THE SITUATION : English Turkish
durumu kabul etmiştir, durumla barışmıştır
ACCEPTEDLY : English Turkish
adv. kabul ederek, makul bir şekilde
ACCEPTER : English Turkish
n. kabul eden, alıcı, akseptör
ACCEPTING : English Turkish
n. kabul etme, alış; razı olmak; hoş görmek
ACCEPTING THE SITUATION : English Turkish
durumu kabul etmek, durumla barışmak
ACCEPTION : English Turkish
n. benimseme, kabul edilmiş anlam; onaylama
ACCEPTOR : English Turkish
n. kabul eden, akseptör, alıcı
ACCESS : English Turkish
n. giriş, erişme, geçit, ulaşma, yaklaşma, kullanım, hastalık nöbeti
ACCESS : English Turkish
n. yanaşmak; giriş; bilgisayar sistemine girip bilgi almak izni (bilgisayar)
ACCESS : English Turkish
v. bağlamak
ACCESS CODE : English Turkish
erişim kodu, şifre
ACCESS CONTROL : English Turkish
erişim denetimi, sistemler veya dosyalara sınırlanmış erişim
ACCESS DENIED : English Turkish
giriş engellendi
ACCESS HATCH : English Turkish
n. giriş kapısı
ACCESS KEY : English Turkish
n. erişim anahtarı, (İnternet, Bilgisayar) bilgisayar kullanıcısının klavyeyi kullanarak anında bir web sitesinin belirli bir bölümüne atlamasına izin veren tuş
ACCESS NUMBER : English Turkish
n. erişim numarası, (İnternet, Bilgisayar) kişisel bilgisayarı İnternet hizmet sağlayıcısına bağlayan telefon numarası
ACCESS PRIVILEGES : English Turkish
erişim ayrıcalıkları, veriye erişebilme veya değiştirme
ACCESS ROAD : English Turkish
ağlantı yolu, bir bölgenin içine ve dışına erişimi sağlayan yol; otoyola erişim sağlayan kısa yol
ACCESS TIME : English Turkish
erişim süresi, bilgisayarın istenilen veriyi sağlaması için harcanan zaman dilimi
ACCESSARY : English Turkish
n. aksesuar; suç ortağı, yardımcı, yardakçı
ACCESSARY : English Turkish
adj. suç ortağı olan, yardımcı
ACCESSARY AFTER THE FACT : English Turkish
suçluya yataklık eden, suç işlendikten sonra suçluya yardım eden veya koruyan; suçun işlendiği sırada orada bulumayan
ACCESSARY BEFORE THE FACT : English Turkish
suç ortağı, (Hukuk) bir suça istişare eden ancak işlendiği sırada orada olmayan kimse
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani