Multilingual Turkish Dictionary

Germany To Turkish

Germany To Turkish
SONNENTIERCHEN : German Turkish

pl.zo. günes hayvanciklari; günsüler, semsiye

SONNENUHR : German Turkish

f günes saati; basıtai semsiye

SONNENUNTERGANG : German Turkish

m gün batmasi; gurup

SONNENVERBRANNT : German Turkish

günesten esmerlesmiş

SONNENVOGEL : German Turkish

m
Japon bülbülü

SONNENWENDE : German Turkish

f l. (yaz, kis) gündönümü; tahavvülü sems; solstis
(Tag der ~) ekinoks, itidal; gün-tün esitliği

SONNIG : German Turkish

l. günesli
fig. sen, neseli

SONNTAG : German Turkish

m pazar (günü); °s; des
s her pazar günü: pazar günleri; Es ist nicht alle Tage ^. (od.) Alle Tage ist kein ~. Papaz her gün pilav yemez. Spr. 9täglich: ^ gekleidet pazarliklanni (od. yabanlik) giymi§ olan

SONNTAGSANZUG : German Turkish

m pazarlik elöise; yabanlik
ausflügler(in/) m vikent yapan
Tahrkarte / vikent bileti
Jäger m hum. acemi avci
Rind n l. yildizi parlak cocuk; pazar günü dogmus cocuk; bayramzade
fig. Kadirgecesi dogmus; talihi acik; kr ist wohl ein ~. Onu. annesi cuma günü dogurmus olacak.
ruhe / hafta tatili
Staat m hum. s.
anzug

SONOR : German Turkish

taninendaz, tinlayan

SONST : German Turkish

l. (anders) baska(-ca), diger, sair
(ehemals) vak-tiyle, evveice
(zu anderer Zeit) sair zamanda
(außerdem) bundan baska (od. maada); bir de
(abgesehen davon) bundan sarfmazar
(für gewöhnlich) bermutat, kaideten
(andernfalls) yoksa; aksi takdirde; illä, sonra; ^ noch etwas? Baska bir sey da var mi ? ^ nichts. Bundan baska bir sey yok. ^ nirgends baska h\\q bir yerde; wenn es ^ nichts ist is buna kaldlyse; ^ jemand (od. ^ wer): Es kann ^ jemand sein, ich würde ihm niemals Geld leihen. Her kirn olursa olsun, ödünc para vermem. ein paar Bücher und was — noch birkac kitapla daha bilmem ne; Und
~ hast du nichts zu tun? iron. Baska isin yok mu? Du kommst mit, ~ gehe ich auch nicht hin! Sen gelmezsen ben gitmem. Sen de gelirsin, illä gitmem. Der Bursche soll nicht so faul sein, — bleibt er sitzen. Tembellik etme-sin, sonra simfta kalacak.
ig l. baska, diger, sair
(früher) evveiki
wo baska bir yerde

SOOFT : German Turkish

(als) (her)...
dikce,
dikca; ~ ich auch komme kac defa gelsem de

; ~ er kommt, bringt er Blumen mit. Her gelisinde cicek getirir

SOOR : German Turkish

(-mykose /) m med. pamukcuk

SOPHIA : German Turkish

;
ie wV Sofi
ienkirche / (Istanbul) n.pr. Ayasofya

SOPHISMA : German Turkish

n;
mus m safsata, bilgicilik, sofizm
t m saf-sataci, mugalataci, sofist
terei f safsatacilik, mugalata-cilik, sofizm, yaniltmaca; sich in
en ergehen safsatalamak
tik / sofizm ^tisch safsatali, mugalatali, sofistik

SOPHOKLES : German Turkish

n. pr. Sofoki

SOPRAN : German Turkish

m mus. soprano
ist(in/) m sopranist, soprano

SORBETT : German Turkish

m, n s. Scherbett

SORDINE : German Turkish

;
o m mus. surdin, kismac, tarak

SORGE : German Turkish

l. endise, sikinti, üzüntü, kasavet, efkärlilik
(Kummer) keder, aci. dert, gam, gussa, kaygi, tasa
(Unruhe) hiizursuzluk, mcrak, kusku
(Sorgfalt) dikkat, ihtimam, itina, takayyüt, özen
(liebevolle) sefkat
(überflüssige) vehim, kuruntu; ~ tragen (für) bse bakmak; bs teminine calismak; bsi saglamak; sich ~ machen (um) bs, birisi icin endiselenmek; bse kederlenmek, üzülmek, kasavetlenmek, efkärlanmak, meraklanmak; icini kemir-mek, uykusu kacmak; arpaci kumrusu gibi düsünmek; Lassen Sie nas meine ~ sein! Merak etmeyiniz, o ise ben bakanm. ~ bereiten üzüntü vermek; Nur die Toten haben keine
n. Gailesiz ba§ yerin altindadir. Spr. E-n Kopf ohne
n hat nur die Vogelscheuche. Tasasiz ba§ bostan kor-kulugunda olur. in ~ sein (um) (yüzünden) üzülmek; merakta kalmak; in ^ geraten düsünceye dalmak; Jeder hat seine eigenen
n. (^obana yag kaygisi, keciye can korkusu. Spr. mit ~ denken (an) b-de od. bsde gözü kalmak; mit seinen eigenen
n zu tun haben bas derdine düsmek

SORGEN : German Turkish

l. (für et.) a) bse bakmak, bsi temin (tedarik) etm., saglamak, bulmak b) (in Ordnung bringen) yoluna koy-mak; cekip cevirmek; düzeltmek, halletmek c) (daß et. geschieht) bsin yapilmasim saglamak
(für j-n) b-ne bakmak
s. in Sorge sein; sich ~ l. endiselenmek; k-ni üzmek; tasa cekmek; korkmak
(um et.) bse kederlenmek; für sich ~ l. kendi islerine bakmak
iron. k-den yana yontmak; menfaatperest olm.; Ich sorge schon dafür, daß Sie rechtzeitig zum Zug kommen. Ben sizi trene yetistiririm. zu ~ haben (für) b-nin boynunda olm

SORGENFREI : German Turkish

-frei kedersiz, tasasiz, kaygisiz, üzüntüsüz, meraksiz;
es Dasein refah, geni§lik; ^ ist nur der Tote. Agnsiz bas mezarda olur. Spr

SORGENKIND : German Turkish

°kind n l. endise uyandiran cocuk
fig. hall i zor olan problem; j-s ~ sein merak ettirmek

SORGENLOS : German Turkish

s. sorgenfrei.
e Zeit iyi gün

SORGENVOLL : German Turkish

-voll kaygili, kasavetli, huzursuz, merakli