Multilingual Turkish Dictionary

Turkish

Turkish
ASR-I EHÎR : Turkish Risale

Son asır

ASR-I EVVEL : Turkish Risale

İlk asır. * Ist: Fey-i zevâle ilâveten, herşeyin gölgesi kendisinin bir misli daha uzadığı zamandan başlayıp, iki misli uzayıncaya kadar süren ikindi vaktidir. (Fey-i zevâl; güneş tam ortada iken, gölgenin uzunluğudur.)

ASR-I HÂZIR : Turkish Risale

Şimdiki asır, yeni zaman

ASR-I SAÂDET : Turkish Risale

Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (A.S.M.) peygamber olarak dünyada bulunduğu devir. (Bu sıdk ve kizb; küfür ve iman kadar birbirinden uzak. Asr-ı Saadet'te sıdk vâsıtasıyla Muhammed'in (A.S.M.) âlâ-yı illiyyine çıkması ve o sıdk anahtarıyla hakaik-ı imaniye ve hakaik-ı kâinat hazinesi açılması sırrıyla, içtimaiyat-ı beşeriye çarşısında sıdk, en revaçlı bir mal ve satın alınacak en kıymetli bir meta' hükmüne geçmiş. Ve kizb vasıtasıyla Müseylime-i Kezzâbın emsâli, esfel-i sâfiline sukut etmiş. Ve kizb o zamanda küfriyat ve hurafatın anahtarı olduğunu o inkılâb-ı azîm gösterdiğinden, kâinat çarşısında en fena, en pis bir mal olup; o malı satın almak değil; herkes nefret etmesi hükmüne geçen kizb ve yalana, elbette o inkılâb-ı azîmin saff-ı evveli olan ve fıtratlarında en revaçlı ve medâr-ı iftihar şeyleri almak ve en kıymetli ve revaçlı mallara müşteri olmak fıtratında bulunan Sahabeler; elbette şüphesiz bilerek ellerini yalana uzatmazlar. Kizb ile kendilerini mülevves etmezler. Müseylime-i Kezzâb'a kendilerini benzetemezler. Belki, bütün kuvvetleriyle ve meyl-i fıtriyeleriyle en revaçlı mal ve en kıymettar meta' ve hakikatların anahtarı Muhammed'in (A.S.M.) âlâ-yı illiyyîne çıkmasının basamağı olan sıdk ve doğruluğa müşteri olup, mümkün olduğu kadar sıdktan ayrılmamağa çalıştıklarından, ilm-i Hadisce ve ulema-i şeriat içinde bir kaide-i mukarrere olan "Sahabeler, daima doğru söylerler. Onlardaki rivâyet, tezkiyeye muhtaç değil. Peygamberden (A.S.M.) rivayet ettikleri Hadisler bütün sahihtir." diye ehl-i şeriat ve ehl-i hadisin ittifakına kat'î hüccet bu mezkûr hakikattır. H.)

ASR-I SÂNİ : Turkish Risale

İkinci asır. * Ist: Fey-i zevâle ilâveten, herşeyin gölgesi kendi boyunun iki misli daha uzadığı zamandan başlayan ikindi vaktidir. (Fey-i zevâl; güneş tam ortada iken, gölgenin uzunluğudur.)

ASR-I ÂHİR : Turkish Risale

Son asır, son devir

ASRA' : Turkish Risale

Zor olan şey. Güç nesne. * Kanatlarının uçlarında beyazlıklar olan tavşancıl kuşu

ASRAF : Turkish Risale

(Sarf. C.) Masraflar. * Değişiklikler

ASRAM : Turkish Risale

(Sırm. C.) İnsan toplulukları, insan kümeleri. * Çadır grupları

ASRAN : Turkish Risale

(Asaran) İki devir. Gece ve gündüz. * İki asır. * Gündüzün zamanı

ASRE : Turkish Risale

(C.: Aserât) Ayak kayma, sürçme, yanılma

ASREM : Turkish Risale

Kulağı sakat, hasta. * Ailesini geçindirmek için sıkıntı çeken (kimse). * Bölük bölük

ASREMAN : Turkish Risale

Gece, gündüz

ASRÎ : Turkish Risale

Devre, modaya ve israflı fantaziyelere uyan. Taklitçi. Zamana uygun. Bir devreye, asra âit ve müteallik

ASRİS : Turkish Risale

f. At koşturulan meydan, hipodrom

ASS : Turkish Risale

Her nesnenin aslı, her şeyin esası

ASSALE : Turkish Risale

Arı, bal arısı. * Arı kovanı, kovan. * Petek, bal peteği

ASSUBAY : Turkish Risale

Ask: Çavuş, üst çavuş ve başçavuş diye rütbeleri olan, ücret alan ve resmi elbise giyen askerdir

ASSÂB : Turkish Risale

İplikçi

ASSÂL : Turkish Risale

Kovandan bal çıkaran, bal satan, balcı

AST : Turkish Risale

Alt. * Birinin emri altında olan kimse, mâdun. * Askerlikte rütbe veya kıdemce küçük olan asker

ASTAN : Turkish Risale

f. Eşik, atebe. * Dergâh, tekye

ASTANE : Turkish Risale

f. Eşik, atebe. * Paytaht. * Mânevi büyüklerin kabri. * Büyük tekke. * Merkez. (Osmanlı İmparatorluğunun merkezi olması münasebetiyle İstanbul manasına da gelir.)

ASTAR : Turkish Risale

(Satr. C.) Yazı satırları

ASTRONOM : Turkish Risale

yun. Kozmoğrafya âlimi, felekiyat ile uğraşan, gök cisimleri hakkında bilgi edinmeye çalışan