Multilingual Turkish Dictionary

Turkish

Turkish
BEDBİN : Turkish Risale

f. Kötü görüşlü. Ümidsiz. Her şeyin fena cihetini görmek isteyen. Bed ve fena görüp, beğenmez, istihsan etmez olan. $ sırriyle $ kaidesinin sırriyle $ gayet kısacık bir meâli: "Sözleri dinleyip en güzeline tâbi olup fenasına bakmayanlar, hidâyet-i İlâhiyeye mazhar akıl sahibi onlardır" meâlinde. Bizler için şimdi herşey'in iyi tarafına ve güzel cihetine ve ferah verecek vechine bakmak lâzımdır ki mânasız, lüzumsuz, zararlı, sıkıntılı, çirkin, geçici hâller nazar-ı dikkatimizi celbedip kalbimizi meşgul etmesin. Sekizinci Söz'de, bir bahçeye iki adam, biri çıkar biri giriyor. Bahtiyarı bahçedeki çiçeklere, güzel şeylere bakar, safa ile istirahat eder. Diğer bedbaht, temizlemek elinden gelmediği hâlde çirkin, pis şeylere hasr-ı nazar eder, midesini bulandırır. İstirahata bedel sıkıntı çeker, çıkar gider. Şimdi hayat-ı içtimaiye-i beşeriyenin safhaları hususan Yusufiye Medresesi bir bahçe hükmündedir. Hem çirkin, hem güzel, hem kederli, hem ferahlı şeyler beraber bulunur. Âkıl odur ki; ferahlı ve güzel şeylerle meşgul olup çirkin, sıkıntılı şeylere ehemmiyet vermez, şekva ve merak yerinde şükreder, sevinir. ş.)

BEDBİNÂNE : Turkish Risale

f. Kötümser şekilde. Ümitsizce, bedbincesine

BEDBİNÎ : Turkish Risale

f. Bedbinlik, kötümserlik, ümitsizlik, fenâ görürlük

BEDDA' : Turkish Risale

Gövdeli, şişman kadın

BEDDAL : Turkish Risale

Bakkal

BEDDE : Turkish Risale

Derman, takat, güç, kuvvet

BEDE' : Turkish Risale

Başlayış. Başlama. Bir şeyi başkasından evvel işlemek

BEDED : Turkish Risale

İki uyluk arasının geniş olması

BEDEL : Turkish Risale

(C.: Bedelât) Elde ve ayakta olan zahmet ve ağrı. * Karşılık. Bir şeyin yerine verilen ve yerini tutan şey. İvaz. * Başkasının adına hacca giden. * Gr: Söz esnâsında bir şeyi sıfatı veya vasfı ile beraber söylersek ve fakat kasdımız o şeyin vasfı veya sıfatı değil de zâtı olursa, zikredilen sıfat veya vasfa " bedel" denir." Kardeşin Ahmedi gördüm" derken, kasdedilen kardeşin değil Ahmet'in kendisidir. İşte bu sözde "kardeşin" kelimesi "Ahmet"in" bedel'i olur

BEDEL-İ FERAG : Turkish Risale

Huk: Arazi-i emiriye ve icareteynli vakıf gayr-i menkullerinin tasarruf haklarının devredilmesi karşılığı alınan bedeldir

BEDEL-İ MÜSEMMA : Turkish Risale

Huk: Akidde belirlenen bedel

BEDEL-İ NAKDÎ : Turkish Risale

Eskiden fiili askerlik hizmeti yerine belli bir miktarda para verilmesi usülü idi

BEDEL-İ NÜZÛL : Turkish Risale

Tar: Osmanlı İmparatorluğu devrinde askerlerin bir yere konaklamasında yapılacak olan masraflar için alınan vergi

BEDEL-İ RAKABE : Turkish Risale

Huk: Kölenin sahibi tarafından azad edilmesi için, şahsı yerine geçen kıymeti veya nefsi karşılığında vermeyi kabullendiği ıtk veya kitabet akçesi

BEDEL-İ ÖŞR : Turkish Risale

Huk: Arazi-i emiriye üzerinde bina yaparak veya meyvesiz ağaç dikerek koru haline koyma sebebiyle öşre bedel alınan kira

BEDEL-İ İCAR : Turkish Risale

Huk: Arazi hukukunda tasarruf hakkı mukabilinde verilen emsâline uygun peşin para

BEDELEN : Turkish Risale

Mukabilinde, karşılığında, yerine

BEDELEYN : Turkish Risale

İvazlı akidlerde iki tarafın yüklendikleri karşılık

BEDEN : Turkish Risale

(C.: Ebdân) Gövde, vücut, ten.* Vücudun kol, bacak ve baş gibi ayrıca kısımlarından başka diğer merkezi kısmı. * Ağacın dal ve budaktan başka olan kısmı, kütük. * Kale bedeni

BEDENE : Turkish Risale

(C.: Büdün) Kurbanlık deve

BEDENEN : Turkish Risale

Vücutça. Beden ile

BEDER : Turkish Risale

f. Hariç. Dışarı. Taşra

BEDERGAH : Turkish Risale

f. Kapıya çıkma. * Tar: Çeşitli hizmetlerde kullanılmak üzere, acemi ocağına ve ocak dışına verilen acemilerin, Yeniçeri Ocağı'na kayıt edilmeleri

BEDESTAN : Turkish Risale

f. Değerli, kıymetli kumaşlar, silâhlar ve mücevherler vs. alış-verişine mahsus üstü örtülü ve mahfuz çarşı

BEDEVÎ : Turkish Risale

Çölde yaşayan. Göçebe. Medeni olmayan ve şehir hayatı yaşamıyan. * Seyyid Ahmed-i Bedevî nâmındaki büyük bir zâtın tarikatı ve onun mensubu olan. (Bak: Ahmed-i Bedevî)