Turkish
HAM : Turkish Risale
f. Bükülmüş, kıvrılmış, eğrilmiş
HAM MADDE : Turkish Risale
Bir şeyin meydana getirilmesi için işlenilen ana maddelerden her biri
HAM' (HIM') : Turkish Risale
(C.: Ahmâ')
Kaynata. Zevc tarafından olan kimseler
HAM' (HUMU') : Turkish Risale
Eğrilik, aksaklık
HAM-BE-HAM : Turkish Risale
f. Kıvrım kıvrım. Büklüm büklüm
HAM-ENDER-HAM : Turkish Risale
f. Kıvrım kıvrım, büklüm büklüm
HAM-I ZÜLF : Turkish Risale
Saç lülesinin kıvrımı
HAMA : Turkish Risale
Hıfzetmek, korumak. * Kovmak, defetmek
HAMA' : Turkish Risale
Kara balçık
HAMAK : Turkish Risale
İki ağaç veya direk arasına asılarak içine yatılan ağyatak
HAMAKAT : Turkish Risale
Ahmaklık. Budalalık. Bönlük. Anlayışsızlık
HAMALE : Turkish Risale
Bir mala kefil olma
HAMAM(E) : Turkish Risale
(C.: Hamâim) Güvercin kuşu
HAMAN : Turkish Risale
Peygamber Hz. Musa (A.S.) zamanındaki Mısır Fir'avununun vezirinin ismi
HAMARAT : Turkish Risale
Becerikli, elinden iş gelir, cerbezeli
HAMAS : Turkish Risale
Verem. * Yumuşaklıkla ve kolaylıkla bir şeyi çıkarmak
HAMASET : Turkish Risale
Yaradılıştan olan cesâret. Bahadırlık. Cesurluk. Kahramanlık. Yiğitlik
HAMASÎ : Turkish Risale
Hamâsetle alâkalı. Fıtrî cesarete âit ve müteallik
HAMASİYYAT : Turkish Risale
Kahramanlık destanları
HAMAT : Turkish Risale
Kaynana
HAMATA : Turkish Risale
Katılık. * Yanmak. * Boğaz ağrısı. * Darı samanı. * Kalbin ortası
HAMAİD : Turkish Risale
(Hamîde. C.) Bir kimsenin medhedilmeğe lâyık olan işleri
HAMAİL : Turkish Risale
(Himâle. C.) Tılsım, muska. * Kılıç kayışı, kılıcı bele bağlamaya yarayan kayış
HAMAİM : Turkish Risale
(Hamâme. C.) Güvercinler
HAMD : Turkish Risale
Medih, övmek.Cenab-ı Hakk'a karşı kulların memnuniyet ve sevinçlerini ve O'na hamd ve şükür ile medihlerini bildirmeleri, senâ etmeleri. (Bak: Elhamdülillah) (Hamd'in en meşhur mânası; sıfat-ı kemaliyeyi izhar etmektir. Şöyle ki: Cenab-ı Hak insanı, kâinata câmi' bir nüsha ve onsekizbin âlemi hâvi şu büyük alemin kitabına bir fihriste olarak yaratmıştır. Ve Esmâ-i Hüsnâ'dan her birisinin tecelligahı olan her bir âlemden bir örnek, bir nümune insanın cevherinde vedia bırakmıştır. Eğer insan, maddi ve manevi her bir uzvunu Allah'ın emrettiği yere sarfetmekle hamdin şubelerinden olan "şükr-ü örfi"yi ifâ ve şeriata imtisal ederse, insanın cevherinde vedi'a bırakılan o örneklerin her birisi kendi âlemine bir pencere olur. İnsan o pencereden o âleme bakar. Ve o âleme tecelli eden sıfatla, o âlemden tezahür eden isme bir mir'at ve bir âyine olur. O vakit insan; ruhu ile, cismi ile, âlem-i şehadet ve âlem-i gayba bir hülâsa olur. Ve her iki âleme tecelli eden, insana da tecelli eder. İşte bu cihetle insan, sıfat-ı kemaliye-i İlâhiyyeye hem mazhar olur, hem müzhir olur. İ.İ.)(Hamd ü senâ, medih ve minnet O'na mahsustur, O'na lâyıktır. Demek nimetler O'nundur ve O'nun hazinesinden çıkar. Hazine ise dâimîdir. M.)
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani