Multilingual Turkish Dictionary

Turkish

Turkish
KURBİYYET : Turkish Risale

Yakınlık kazanmak. Yakınlık. Bir şeye kendi gayretiyle yakınlaşmak. (Bak: Akrebiyyet)(Sahabelerin kurbiyet-i İlâhiyye noktasındaki makamlarına velâyet ayağıyla yetişilmez. Çünki: Cenâb-ı Hak bize akrebdir ve herşeyden daha ziyade yakındır. Biz ise, ondan nihayetsiz uzağız. O'nun kurbiyetini kazanmak iki surette olur.Birisi: Akrebiyetin inkişafiyledir ki, nübüvvetteki kurbiyet ona bakar ve nübüvvet veraseti ve sohbeti cihetiyle sahabeler o sırra mazhardırlar.İkinci Suret: Bu'diyetimiz noktasında kat-ı meratib edip bir derece kurbiyete müşerref olmaktır ki, ekser seyr-i sülûk-u velâyet ona göre ve seyr-i enfüsî ve seyr-i âfâkî bu suretle cereyan ediyor. İşte, birinci suret sırf vehbîdir, kesbî değil, incizabdır, cezb-i Rahmânidir ve mahbubiyettir. Yol kısadır, fakat çok metin ve çok yüksektir ve çok hâlistir ve gölgesizdir. Diğeri kesbîdir, uzundur, gölgelidir. Acaib hârikaları çok ise de, kıymetçe, kurbiyyetçe evvelkisine yetişemez. Meselâ: Nasıl ki dünkü güne bugün yetişmek için iki yol var. Birincisi: Zamanın cereyanına tâbi olmıyarak, bir kuvvet-i kudsiye ile, fevkaz-zaman çıkıp, dünü bugün gibi hazır görmektir. İkincisi: Bir sene kat'-ı mesafe edip, dönüp dolaşıp, düne gelmektir; fakat, yine dünü elde tutamıyor; onu bırakıp gidiyor. Öyle de, zâhirden hakikata geçmek iki suretledir. Biri: Doğrudan doğruya hakikatın incizabına kapılıp, tarikat berzahına girmeden, hakikatı, ayn-ı zâhir içinde bulmaktır. İkincisi: Çok merâtibden seyr-i süluk suretiyle geçmektir. Ehl-i velâyet, çendan fena-i nefse muvaffak olurlar, nefs-i emmareyi öldürürler. Yine sahabeye yetişemiyorlar. Çünki, sahabelerin nefisleri tezkiye ve tathir edildiğinden; nefsin mahiyetindeki cihazat-ı kesire ile, ubudiyetin envâına ve şükür ve hamdin aksamına daha ziyade mazhardırlar. Fena-i nefisten sonra, ubudiyet-i evliya besatet peyda eder. S.)

KURDAH : Turkish Risale

Maymun

KURDUH : Turkish Risale

Maymun. * Küçük karınca

KURENA : Turkish Risale

Bir padişâhın yakınında bulunan ve onun sohbetine iştirak edenler. Yakınlar. Arkadaşlar

KURENG : Turkish Risale

f. Al at

KUREVÎ : Turkish Risale

(Kurâ. dan) Köylü. Köye âit, köye dâir

KUREYZA : Turkish Risale

Medine-i Münevvere yakınında Yahudi taifesinden bir kavim

KUREYŞ : Turkish Risale

Kökü Hz. İbrahim'e (A.S.) dayanan, Peygamberimiz Hz. Muhammed'in de (A.S.M.) mensub olduğu Arab kabilesi

KUREYŞ SURESİ : Turkish Risale

Kur'an-ı Kerim'in
Suresidir. Liilâfi Suresi de denir. Mekkîdir

KUREYŞÎ : Turkish Risale

Kureyş kabilesinden olan. Kureyş'e mensub

KURFUSA (KARFESA) : Turkish Risale

Mak'adı üstüne oturup dizlerini karnına yapıştırıp iki kolunu baldırları üstüne kavuşturmak

KURHA : Turkish Risale

(C: Kuruh) Silâh yarası. * Çıban

KURHANE : Turkish Risale

(C: Kurhân) Bir cins mantar

KURKUBE : Turkish Risale

Et, lahm

KURKUL : Turkish Risale

Çekirge

KURKUR : Turkish Risale

Büyük gemi

KURKUS : Turkish Risale

Geniş, bol, vâsi

KURMAY : Turkish Risale

Ordunun muharebeye hazırlanmasında ve savaş sırasındaki sevk ve idaresi için hususi tarzda yetiştirilmiş subay. * Mc: Becerikli

KURME : Turkish Risale

İşaret için devenin burnundan bir miktar deri kesip tam ayrılmadan yine burnu üstüne yapıştırmak

KURMUD : Turkish Risale

Dağ keçisinin erkeği

KURMUS : Turkish Risale

(C: Karâmıs) Avcıların dağda olan kulübesi veya soğuktan sakındıkları küçük çukur yer

KURNAS : Turkish Risale

Dağın burnu

KURNE : Turkish Risale

Sivri veya tümsek şey. * Hamam kurnası. Kurna

KURNEVE : Turkish Risale

Boya otu

KURNUK : Turkish Risale

Yumuşak bedenli delikanlı