English Turkish Redhouse
LIMA BEAN : English Turkish Redhouse
limafasulyesi
LIMB : English Turkish Redhouse
limblîm isim
kol ve bacak gibi vücuda eklemle bağlı organ.
ağacın ana dalı.
kol, dal
LIMBER : English Turkish Redhouse
lim.berlîm'bır fiil, spor up bedeni ısıtmak, ısınma hareketleri yapmak. sıfat eğilir bükülür, oynak (özellikle kol ve bacaklar)
LIMBO : English Turkish Redhouse
lim.bolîm'bo isim büyük harf ile Araf
LIME : English Turkish Redhouse
limelaym isim misket limonu
LIMEKILN : English Turkish Redhouse
lime.kilnlaym'kîl, laym'kîln isim kireç ocağı
LIMELIGHT : English Turkish Redhouse
lime.lightlaym'layt isim
kireç lambası.
tiyatro spot, spotlu lamba.
ilgi merkezi, ilgi odağı
LIMESTONE : English Turkish Redhouse
lime.stonelaym'ston isim kireçtaşı
LIMIT : English Turkish Redhouse
lim.itlîm'ît isim limit, sınır, had, uç. fiil sınırlandırmak, sınırlamak, kısıtlamak
LIMITATION : English Turkish Redhouse
lim.i.ta.tionlîmıtey'şın isim sınırlama, kısıtlama
LIMITED : English Turkish Redhouse
lim.i.tedlîm'îtîd sıfat
sınırlı, kısıtlı; az, sayılı.
çevrili.
ekspres (tren).
İngiliz İngilizcesi sınırlı sorumlu (şirket)
LIMITED LIABILITY COMPANY : English Turkish Redhouse
ticaretlimitet şirket
LIMITLESS : English Turkish Redhouse
lim.it.lesslîm'îtlîs sıfat sınırsız, sonsuz
LIMOUSINE : English Turkish Redhouse
lim.ou.sinelîm'ızin isim limuzin
LIMP : English Turkish Redhouse
limplîmp fiil topallamak, aksamak. isim topallama. sıfat yumuşak, bükülgen, gevşek
LIMPID : English Turkish Redhouse
lim.pidlîm'pîd sıfat berrak, şeffaf, duru
LINCHPIN : English Turkish Redhouse
linch.pinlînç'pîn isim tekerleğin dingil çivisi
LINDEN : English Turkish Redhouse
lin.denlîn'dın isim ıhlamur ağacı, ıhlamur
LINDEN TEA : English Turkish Redhouse
ıhlamur
LINE : English Turkish Redhouse
linelayn isim
çizgi.
yol, hat.
ip, sicim.
satır; dize, mısra: There are fiftyfour lines on this page. Bu sayfada elli dört satır var. a line of poetry bir şiir dizesi.
dizi, sıra; saf: a line of oaks bir sıra meşe. Stay in line! Sıradan çıkmayın! The worshipers were arrayed in lines. Müminler saf bağlamışlardı.
kuyruk: We stood in that line for hours. O kuyrukta saatlerce bekledik.
kısa mektup, pusula, not.
hiza.
konuşma dili iş, meslek.
(telefon, telgraf, tren, gemi v.b. için) hat.
olta.
seri, dizi.
belirli bir cins veya marka mal.
tiyatro rol.
soy.
argo kandırıcı sözler, martaval, masal.
çoğul ana hatlar.
askeri hat; saf: line of retreat ricat hattı. front line cephe hattı. line of communications ulaşım hattı. fiil
çizgilerle göstermek.
çizgi çekmek.
up dizmek, sıralamak.
up sıraya girmek
LINE OF DEFENCE : English Turkish Redhouse
askeri savunma hattı.
savunma tezimiz
LINE OF LEAST RESISTANCE : English Turkish Redhouse
en kolay yol
LINE OF VISION : English Turkish Redhouse
görüş hattı
LINEAGE : English Turkish Redhouse
lin.e.agelîn'iyîc isim soy, nesil, silsile
LINEAMENT : English Turkish Redhouse
lin.e.a.mentlîn'iyımınt isim, çoğul yüz hatları
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani