Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish Redhouse

English Turkish Redhouse
OMINOUS : English Turkish Redhouse

om.i.nousam'ınıs sıfat uğursuz, meşum

OMISSION : English Turkish Redhouse

o.mis.sionomîş'ın isim
ihmal, boşlama, savsama.
atlama, dışarıda bırakma

OMIT : English Turkish Redhouse

o.mitomît' fiil (omitted, omitting)
ihmal etmek, yapmamak.
atlamak, dışarıda bırakmak

OMNIPOTENCE : English Turkish Redhouse

om.nip.o.tenceisim her şeye gücü yetme

OMNIPOTENT : English Turkish Redhouse

om.nip.o.tentamnîp'ıtınt sıfat her şeye gücü yeten

OMNIPRESENT : English Turkish Redhouse

om.ni.pres.entamnîprez'ınt sıfat her yerde ve her zaman hazır

OMNISCIENCE : English Turkish Redhouse

om.ni.scienceisim her şeyi bilme

OMNISCIENT : English Turkish Redhouse

om.nis.cientamnîş'ınt sıfat her şeyi bilen

OMNIVOROUS : English Turkish Redhouse

om.niv.o.rousamnîv'ırıs sıfat
her şeyi yiyen.
zooloji hepçil

OMNIVOROUS READER : English Turkish Redhouse

ne bulursa okuyan kimse

ON : English Turkish Redhouse

onan edat
üzerinde, üstünde; üzerine, üstüne: on the end table sehpanın üstünde. on the wall duvarın üstünde. Don't write on the wall. Duvarın üzerine yazma.
de: on the bus otobüste. on the list listede. on the first of March bir martta. on the governing board yönetim kurulunda.
hakkında, konusunda, üstünde, üzerinde, üstüne, üzerine, ile ilgili: a talk on friendship arkadaşlık hakkında bir konuşma. research on the Battle of Manzikert Malazgirt Savaşı üzerine araştırmalar.
durumunda, halinde: on the defensive savunma durumunda. on the move hareket halinde. on the offensive hücum halinde.
ile: live on five dollars a day günde beş dolarla geçinmek. buy on credit taksitle satın almak.
kenarında; kıyısında: a house on the river nehrin kıyısında bir ev. zarf
ileri, ileriye; ileride, ilerde: walk on ileri gitmek. The next gas station is five kilometers on. Bundan sonraki benzin istasyonu beş kilometre ilerde.
durmadan, aralıksız: She sang on. Durmadan şarkı söyledi.
ince: on receiving the gift hediyeyi alınca. on hearing this bunu duyunca.
üstüne, üzerine; üstünde, üzerinde, giyilmiş: have a coat on üzerinde bir palto olmak

ON A LINE : English Turkish Redhouse

aynı hizada, bir sırada

ON A REGULAR BASIS : English Turkish Redhouse

düzenli olarak, muntazaman

ON A SHOESTRING : English Turkish Redhouse

az parayla

ON ACCOUNT : English Turkish Redhouse

krediyle, veresiye

ON ACCOUNT OF : English Turkish Redhouse

-den dolayı, için

ON ALL FOURS : English Turkish Redhouse

dört ayak üzerinde

ON ALTERNATE DAYS : English Turkish Redhouse

günaşırı, iki günde bir

ON AN EVEN KEEL : English Turkish Redhouse

başta ve kıçta çektiği su aynı, dengede (gemi).
her şey yolunda

ON AND ON : English Turkish Redhouse

ara vermeden, biteviye

ON APPROVAL : English Turkish Redhouse

eğenilmediği takdirde geri verilmek şartıyla

ON BEHALF OF : English Turkish Redhouse

-in namına,
in adına

ON BENDED KNEE : English Turkish Redhouse

yalvararak, diz çökmüş durumda

ON BOARD : English Turkish Redhouse

gemide, trende