Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
CARRY : English Turkish

v. taşımak, kaldırmak, nakletmek, götürmek, çekmek; bulundurmak, getirmek, sevketmek, sağlamak, elde etmek, başarı kazanmak, satışa sunmak, yayımlamak, geçirmek, taşıyıcılık yapmak, menzili olmak, çakmak

CARRY A PERSON OFF HIS FEET : English Turkish

ir insanı dizlerinin üzerine çöktürmek, alt etmek, sersemletmek

CARRY A TORCH : English Turkish

v. karşılık vermeyen bir insana karşı aşk duyguları hissetmek, karşılığı olmayan ve acı veren aşk duygusu hissetmek; karşılık vermeyen birine aşık olmak; platonik şekilde bir insanla ilgilenmek; bir amacı gerçekleştirmek

CARRY A TORCH FOR : English Turkish

karşı konulmaz bir ihtiras duymak, karşılıksız sevmek

CARRY ARMS : English Turkish

silah taşımak, silahlanmak

CARRY AWAY : English Turkish

götürmek, taşımak, alıp götürmek, ayartmak, coşturmak, heyecanlandırmak

CARRY AWAY THE BELL : English Turkish

yenmek, alt etmek, kazanmak

CARRY COAL TO NEWCASTLE : English Turkish

tereciye tere satmak, havanda su dövmek, denize su taşımak

CARRY COALS TO NEWCASTLE : English Turkish

Newcastle'a kömür taşımak, zaten bir maddenin bolca bulunduğu bir yere o maddeden götürmek (Antartika'ya buz götürmek gibi)

CARRY COT : English Turkish

n. portatif karyola, bebek taşıma çantası

CARRY FORWARD : English Turkish

devam etmek, ilerletmek, nakletmek (hesap)

CARRY INSURANCE : English Turkish

n. sigortalı olmak

CARRY INTEREST : English Turkish

kazanç sağlamak, faiz kazanmak

CARRY INTO EFFECT : English Turkish

v. yapmak, gerçekleştirmek; fiiliyata geçirmek; uygulamak

CARRY OFF : English Turkish

v. öldürmek, ölümüne yol açmak, iletmek, kazanmak, hakkından gelmek, kapıp kaçırmak

CARRY ON : English Turkish

v. devam ettirmek, sürdürmek, peşini bırakmamak

CARRY ON : English Turkish

v. devam etmek; hoyratça veya çocukça davranmak

CARRY ON : English Turkish

n. uçakta yolcunun kabinde yanında taşıyabileceği küçük bagaj parçası

CARRY ON PIECES : English Turkish

n. parça eşya taşıyacağım, el bagajı

CARRY ONE'S POINT : English Turkish

ikna etmekte başarılı olmak, razı etmek

CARRY OUT : English Turkish

uygulamak, gerçekleştirmek, başarmak

CARRY OUT DEVALUATION : English Turkish

develüasyon yapmak, paranın değerini düşürmek

CARRY OUT IN A TIMELY FASHION : English Turkish

acilen yerine getirmek, acilen uygulamak

CARRY OVER : English Turkish

v. nakletmek (hesap), gelmek, devam etmek, ertelemek

CARRY OVER THE DOORSTEP : English Turkish

eşiğin üzerinden atlamak, eşiği geçmek (özellikle damat tarafından taşınan gelinin evlerine ilk kez girişinde)