Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
CASABA MELON : English Turkish

n. kış kavunu

CASABLANCA : English Turkish

n. Kazablanka, kuzeybatı Fas'ta bir liman şehri; Humphrey Bogart ve Ingrid Bergman'ın rol aldıkları ünlü bir film (1943)

CASABLANCA CONFERENCE : English Turkish

Kazablanka Konferansı, Winston Churchill ile Franklin Delano Roosevelt arasında 1943 yılında yapılmış olan konferans; 1944 yılında düzenlenmiş olan ve Ortadoğu'da ekonomik projeler ve ilerleme konularını kapsamış olan konferans

CASANOVA : English Turkish

n. Giovanni Jacopo Casanova (
1798), İtalyan maceracı ve yazar; bir çapkın, büyük âşık; bir soyadı

CASBA : English Turkish

n. kalabalık şehir konutları, yoğun şekilde kalabalık mahalle

CASBA OF NABLUS : English Turkish

n. Nablus Bölgesi, Shechem'in yoğun nüfuslu şehir merkezi

CASBAH : English Turkish

n. Kazbah, bir Kuzey Afrika ülkesinde bulunan kalabalık ve aşırı nüfuslu Arap bölgesi (Kasbah olarak da yazılır)

CASCADE : English Turkish

n. çağlayan, şelâle, dalga dalga döküm, kademeli dizi

CASCADE : English Turkish

v. çağlayan gibi dökülmek

CASCADE : English Turkish

adj. kademeli

CASCADE STYLE SHEETS : English Turkish

n. Basamak Tarzı Sayfalar, web sayfası yaratan bir kimse tarafından değiştirilebilen birçok tarz seviyesi içeren html belgeleri (esnek tasarım seçeneklerine olanak veriri), CSS

CASCADING : English Turkish

adj. derecelendirilmiş; taşan, dökülen

CASCADING MENUS : English Turkish

n. belirli bir seçimim ek bir menü ilavesi olan yemek listesi

CASCADING WINDOWS : English Turkish

ir anda bütün pencerelerin başlıklarını görmenin mümkün olduğu üstüste gelecek şekilde gösterilen pencereler

CASCARA : English Turkish

n. dikenli ağaç veya çalılık türü; cascara ağacı veya çalısının kabuğu (müshil olarak kullanılan)

CASCARILLA : English Turkish

n. küçük çalı benzeri ağaç türü; bu çalının kabuğu (tonik olarak kullanılan)

CASE : English Turkish

n. durum, husus, olay, sorun, dava, hukuksal olay, kanıt, delil, görüş, neden, hasta, tuhaf tip, kasa, kutu, çanta, valiz, kap, kılıf, mahfaza, kovan

CASE : English Turkish

v. gözetlemek, dikizlemek, kutulamak, yerine koymak (kasa, kilif vb.), kaplamak, ciltlemek, örtmek

CASE ANALYSIS : English Turkish

durum/olay analizi, bir askeri operasyonun test edilmesi ve değerlendirilmesi; öğrenme amaçlı yapılan analiz

CASE ENDING : English Turkish

hal takısı [dilb.]

CASE FOR THE DEFENCE : English Turkish

savunma avukatı ve şahitler tarafından yapılan savunma amaçlı beyanlar

CASE FOR THE PROSECUTION : English Turkish

iddaa avukatı ve şahitler tarafından yapılan suçlama amaçlı beyanlar

CASE HARDENED : English Turkish

yüzeyden sertleştirilmiş (çelik)

CASE HARDENING : English Turkish

katılaştırma, hissizleştirme

CASE HISTORY : English Turkish

evveliyat, geçmiş, geçmiş ile ilgili bilgiler [tıp.], tipik örnek