Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
CDMA : English Turkish

"Code Division Multiple Access (Kod Bölmeli Çoklu Erişim)", (Hücresel İletişim) her kullanıcı için ayrı bir kod kullanımı (bir hücrenin abonelerinin tüm aramalarının herhangi bir kesintiye uğramadan geniş bir bant üzerinde dönüşümünü olanaklı kılar)

CDPD : English Turkish

"Cellular Digital Packet Data (Hücresel Dijital Paket Verisi)", (Telekomünikasyon) hücresel iletişim kanalları aracılığıyla iki yönlü veri paketi aktarımı açık özelliği (analog hücre kanalları kullanan modem bağlantılarınınkinden daha yüksek kalitededir)

CDR : English Turkish

"Compact Disk Recordable (Kaydedilebilir Kompakt Disk)", üzerine yazılabilen kompakt disk (Bilgisayar)

CDRE : English Turkish

"Commodore (tuğamiral)", komodor, tuğamiral, donanma subayı; bir ticari gemiler hattının kaptanı (Britanya donanması tarafından kullanılır)

CDROM : English Turkish

"Compact Disk Read Only Memory (Kompakt Disk Salt Okunur Bellek)", sadece okunabilen ama üzerine yazılamayan kompakt disk, CD (Bilgisayar)

CDROM XA : English Turkish

tek kompakt disk üzerine çeşitli türde medya (ses, görüntü, müzik vs) kaydedilmesini olanaklı kılan standart (Sony, Phillips ve Microsoft tarafından geliştirilmiştir)

CDU : English Turkish

n. "Christlich Demokratische Union", (Almanca) Christian Democratic Union (Hıristiyan Demokrat Birliği), bir Alman siyasi partisi

CE : English Turkish

"common era (milattan sonra)", milattan sonra, İsa'da sonra; İsa peygamberin doğum tarihi varsayılan tarihten sonraki dönem

CE'ZANNE : English Turkish

n. bir soyadı (Fransızca); Paul Ce'zanne (
1906), Fransız bir ressam, çağdaş sanatın babası

CEA : English Turkish

"carcinoembryonic antigen (karsinoembriyonik antijen)", belirli kanser (kolon kanseri gibi) hastalarının veya diğer hastaların ve de aşırı sigara içenlerin kanında fazla miktarda bulunan antijen

CEA : English Turkish

Ekonomik Danışma Konseyi, Başkan'a ekonomik tavsiyelerde bulunan icra kurulu

CEANOTHUS : English Turkish

n. Koyu yeşil yapraklı ve küçük beyaz veya mavi çiçekli Kuzey Amerika'ya özgü küçük ağaç veya küçük funda

CEASE : English Turkish

v. durmak, durdurmak; dinmek, kesilmek, bitmek, sona ermek, vazgeçmek, bitirmek, kesmek, son vermek

CEASE AND DESIST ORDER : English Turkish

haksız uygulamayı durdurma emri (hukuk)

CEASE FIRE : English Turkish

v. ateş kesmek, silâh bırakmak

CEASE-FIRE LINE : English Turkish

ateşkes hattı, ötesinde düşmanca faaliyetlerin askıya alındığı hat

CEASED TO EXIST : English Turkish

nesli tüketilme, söndürülmüş olma, mevcudiyetine veya yaşamına son verilme, artık var olmama

CEASEFIRE : English Turkish

n. ateşkes, silâh bırakma

CEASELESS : English Turkish

adj. duraksamayan, biteviye, fasılasız

CEASELESSLY : English Turkish

adv. durmaksızın

CEASELESSNESS : English Turkish

n. sonsuzluk

CEASING : English Turkish

n. kesilme

CEAUSESCU : English Turkish

n. bir soyadı; Nicolae Ceausescu (
1989) mutlak bir yönetici olan Romalı bir devlet adamı, Romanya'nın devlete karşı işlediği suçlar nedeniyle 1989 yılında idam edilmiş olan son Komünist Devlet Başkanı (
1989)

CECAL : English Turkish

adj. (Anatomi) körbağırsakla (düğümlü bağırsak torbası) alakalı

CECIL : English Turkish

n. bir erkek adı