Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
CHAIN-SMOKED : English Turkish

sigara üstüne sigara içen

CHAINED : English Turkish

adj. alıkonulmuş, dizginlenmiş
bağlı, irtibatlı (ilişkili nesneler)

CHAINED TO : English Turkish

ir zincirle tutturulmuş, zincire vurulmuş

CHAINLESS : English Turkish

adj. zincirsiz

CHAINLET : English Turkish

n. küçük zincir

CHAINLIKE : English Turkish

adj. bir zincire benzeyen, bir zincir gibi birbirine bağlanmış

CHAINMAIL : English Turkish

n. bazı insanlara gönderilen onlarında bazı insanlara gönderdiği e-posta (ve böyle devam edip giden); birbirine iliştirilmiş metal halkalardan oluşan vücut zırhı

CHAINMAN : English Turkish

n. ölçümcü, araştırmacı, ölçüm yaparken bir zincir kullanan kimse

CHAINSAW : English Turkish

n. bir dairesel (uçları birbirine bağlı) zincir üzerindeki dişleri ile seyyar elektrikli testere

CHAINSMOKE : English Turkish

v. peş peşe sigara içmek, birini yakıp birini söndürmek

CHAINSTITCH : English Turkish

n. bir zincir şeklinde halkaların oluşturduğu dikiş veya nakış türü

CHAINWHEEL : English Turkish

n. zincir dişlisi, zincir hatlarını bağlamak için kullanılan dişli çark, zincir dişlisi çarkı; bir zincirin halkalarının bağlandığı çarkın dişi

CHAIR : English Turkish

n. sandalye, iskemle, koltuk; makam, başkanlık makamı, kürsü; elektrikli sandalye; tahtırevan

CHAIR : English Turkish

v. sandâlyeye oturtmak, makama geçirmek, yetki vermek, başkanlık etmek, yönetmek

CHAIR : English Turkish

interj. başkan! (parlemento)

CHAIR BACK : English Turkish

n. sandâlye arkalığı

CHAIR BOTTOM : English Turkish

n. sandâlye oturağı

CHAIR CAR : English Turkish

salonlu vagon

CHAIR LIFT : English Turkish

n. telesiyej

CHAIR OF ELIJAH : English Turkish

Yahudiler'in sünnet töreninde peygamber Hz. İlyas için ayrılmış özel sandalye

CHAIR SMB. OFF : English Turkish

sandâlyesiyle beraber omuzlarda taşımak

CHAIRBORNE : English Turkish

adj. (kurmay askerin) savaşta saha görevi olmayan masa başı işi olan; bir ofiste masa başında çalışan

CHAIRLADY : English Turkish

n. kadın başkan, birşeylerin başkanlığını yapan kadın; bir toplantıya başkanlık eden kadın; bir komiteye başkanlık eden kadın

CHAIRLIFT : English Turkish

n. kayakçıları dağın tepesine çıkaran asansör, kayak teleferiği

CHAIRMAN : English Turkish

n. başkan, reis; tekerlekli sandalye sürücüsü, tahtırevan taşıyıcısı