English Turkish
DOUBLE-DEALING : English Turkish
kandırma, aldatma, hile, sahtekârlık
DOUBLE-DECKER : English Turkish
adj. çift katlı, iki katı olan (otobüs gemi yatak vs)
DOUBLE-DOUBLE : English Turkish
n. çift kremalı ve çift şekerli kahve (Kanada Argosu); iki tane çift kişilik yatağı olan otel odası
DOUBLE-EDGED : English Turkish
adj. iki ağızlı, iki kenarlı, iki bıçaklı, iki bıçağı veya kesen iki tarafı olan (kılıçlarda vs); iki taraflı çalışan, iki taraflı faaliyet gösteren, iki amacı veya etkisi olan; iki şekilde yorumlanabilir, çift yönlü yorumlanabilir
DOUBLE-EDGED SWORD : English Turkish
n. iki ağızlı kılıç, iki taraflı kılıç, iki bıçaklı kılıç; ne karar alınırsa alınsın veya ne yapılırsa yapılsın olumsuz sonuç verecek durum, iki ucu pis değnek; hem olumlu hem de olumsuz anlamı olan ifade
DOUBLE-FACE : English Turkish
n. iki yüzlülük etmek, riyakârlık etmek, üçkâğıtçılık yapmak, aldatmak, kandırmak, dolandırmak; ihanet etmek, sadakatsizlik etmek
DOUBLE-HARNESS : English Turkish
n. çift koşumlu, çift atlı araba; yakın arkadaşlık; iyi ekip işi, iyi çalışma
DOUBLE-LAYER SUPERTWIST NEMATIC : English Turkish
n. Çift Katlı Süperbüküm Nematik, pasif-matris LCD ekranlarında görünüm ve parlaklığı geliştiren teknoloji, DSTN (Bilgisayar)
DOUBLE-PARK : English Turkish
v. arabayı yolun ortasına park etmek, daha önceden park edilmiş bir aracın yanına illegal bir şekilde araç park etmek (diğer aracın çıkışını ve trafiğin akışını aksatacak şekilde)
DOUBLE-QUICK : English Turkish
adv. hızlıca, çabucak, çarçabuk, aceleyle, rüzgâr gibi
DOUBLE-TALK : English Turkish
n. yuvarlak konuşma, laf salatası, söylendiklerinden farklı anlama gelen sözler, bilerek kullanılan belirsiz dil; riyakârlık, ikiyüzlülük, içten olmama durumu; hızlı ve mantıksız konuşma, saçmalama, abuk sabuk konuşma
DOUBLECLICK : English Turkish
v. çift tıklamak, bilgisayar faresinin düğmesine sırayla iki defa bastırmak
DOUBLECROSS : English Turkish
v. aldatmak, kandırmak, kazık atmak, bir sözü birini tutmamak; ihanet etmek
DOUBLECROSSER : English Turkish
n. aldatan kimse, kandıran, kazık atan, bir sözü birini tutmayan; ihanet eden
DOUBLED : English Turkish
adj. ikiye katlanmış; ikili, çiftli; iki parçadan oluşan, çift parçadan oluşan; kopyalanmış, çifti çıkarılmış
DOUBLED UP WITH LAUGHTER : English Turkish
gülmekten yerlere yattı, gülmekten kendinden geçti, kendini kontrol edemeden güldü
DOUBLEGANGER : English Turkish
n. yaşayan bir kimsenin ruhu, kötü ikiz, tıpatıp aynı, bir kimsenin birebir aynısı (Almanca)
DOUBLEHEADER : English Turkish
n. çift lokomotifli katar; üst üste yapılan iki karşılaşma
DOUBLENESS : English Turkish
n. çiftelik, çift anlamlılık; iki yüzlülük; içtensizlik, samimiyetsizlik
DOUBLER : English Turkish
n. çiftleyen kimse veya şey, iki ile çarpan kimse veya şey, iki misline çıkaran kimse veya şey
DOUBLES : English Turkish
n. çiftler
DOUBLES RUBBER : English Turkish
çiftlerin karar verme oyunları (Spor)
DOUBLET : English Turkish
n. eş, çiftin teki, eşil; eskiden giyilen erkek yeleği
DOUBLETALK : English Turkish
n. laf salatası, yuvarlak konuşma, anlamsız konuşma, gerçekte bir anlamı olmayan konuşma; gerçeği gizlemek amacıyla birden fazla anlam içeren dil
DOUBLETHINK : English Turkish
n. aynı anda iki zıt fikri kabul edebilme becerisi, aynı anda iki karşıt fikre inanma
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani