Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
FORETOKEN : English Turkish

n. belirti, işaret

FORETOLD THE FUTURE : English Turkish

gelecekte ne olacağını söylemiş

FORETOOTH : English Turkish

n. ön diş, ağzın ön tarafındaki diş, kesici diş

FORETOP : English Turkish

n. pruva

FOREVER : English Turkish

adv. sonsuza dek, daima, ebediyen, devamlı, durmadan

FOREVER AND A DAY : English Turkish

daima, sonsuza kadar, her zaman

FOREVER AND EVER : English Turkish

adv. sonsuza dek, daima

FOREVER YOUNG : English Turkish

daima genç, her daim genç kalan, kalbinde sonsuza kadar genç kalan

FOREVERMORE : English Turkish

adv. sonsuza dek, daima

FOREWARN : English Turkish

v. uyarmak, ikaz etmek

FOREWARNED : English Turkish

adj. önceden uyarılmış, önden ikaz edilmiş, alarma geçirilmiş

FOREWING : English Turkish

n. dört kanatlı böceklerin ön kanadı

FOREWOMAN : English Turkish

n. baş kalfa kadın, jüri sözcüsü kadın

FOREWORD : English Turkish

n. önsöz

FOREYARD : English Turkish

n. geminin pruva direği üzerindeki daha alçak direk

FORFEIT : English Turkish

n. bedel, ceza olarak kaybetme, ihmalden dolayı kaybedilen şey, kayıp, zarar, ceza

FORFEIT : English Turkish

v. kaybetmek, ceza olarak kaybetmek

FORFEIT ONE'S BAIL : English Turkish

kefalet hakkını kaybetmek

FORFEITABLE : English Turkish

adj. vazgeçilebilir, önceden gidilebilir, ceza olarak verilebilir; kaybolabilir, kaybedilebilir

FORFEITABLENESS : English Turkish

n. vazgeçilebilir olma özelliği, bırakılabilir olma özelliği

FORFEITED : English Turkish

adj. el konulmuş, haczedilmiş, zorla alınmış (mal mülk, arazi, para, vb.)

FORFEITER : English Turkish

n. bir eza veya hak mahrumiyeti alan kimse

FORFEITURE : English Turkish

n. hakkın kaybedilmesi, kaybedilen şey

FORFEND : English Turkish

v. savunmak, muhafaza etmek, korumak; önlemek, engel olmak, savuşturmak, atlatmak

FORGATHER : English Turkish

v. toplanmak