Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
FORMULARY : English Turkish

n. formüler, formül kitapçığı, kodeks

FORMULATE : English Turkish

v. formülleştirmek, açık ve kesin ifade etmek, hazırlamak (plân)

FORMULATION : English Turkish

n. formülleştirme, açık ve kesin ifade, formüle etme

FORMULATOR : English Turkish

n. formülleştiren kimse, formüller yaratan kimse

FORMULISE : English Turkish

v. formülleştirmek, bir formül içerisinde belirtmek (ayrıca formulize)

FORMULISM : English Turkish

n. formüllere dayanma

FORMULIZE : English Turkish

v. formülleştirmek, bir formül içerisinde belirtmek (ayrıca formulise)

FORMWORD : English Turkish

n. esas olarak grametik ilişkiyi belirten kelime (yardımcı fiil, edat veya bağlaç gibi), işlev kelimesi

FORMWORK : English Turkish

n. kalıp, kalıp yapısı

FORMYL : English Turkish

n. formik asitin kökü, formik asit radikali (Kimya)

FORNICATE : English Turkish

v. zina yapmak

FORNICATION : English Turkish

n. zina, evlilik dışı ilişki

FORNICATOR : English Turkish

n. zina eden kimse, zampara

FORNICATORY : English Turkish

adj. zinaya ilişkin, cinsel gelişigüzellik veya önüne gelenle yatma ile ilgili

FORNICATRESS : English Turkish

n. zina eden kadın

FORNICATRIX : English Turkish

n. önüne gelenle beraber olan kadın, zina yapan kadın, kocası olmayan bir erkekle evlilik dışı ilişki yaşayan kadın

FORNIX : English Turkish

n. yay/kemer benzeri formasyon (Anatomi)

FORRADER : English Turkish

adv. ileri

FORRARDER : English Turkish

adv. ileriye, öne

FORREST : English Turkish

n. Forrest, soyadı

FORSAKE : English Turkish

v. terketmek, bırakmak, vazgeçmek

FORSAKEN : English Turkish

adj. ıssız, tenha, terkedilmiş

FORSAKER : English Turkish

n. ayrılan kimse, terkeden kimse, firari, kaçak

FORSE AN ISSUE : English Turkish

v. zorla karar verdirmek

FORSOOTH : English Turkish

adv. gerçekten, hakikaten