Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
HAS ROOM : English Turkish

yeri var, alanı var, kapasitesi var

HAS SEEN BETTER DAYS : English Turkish

daha iyi günler gördü, eskiden daha iyi koşuldaydı, yaşlandı, yıprandı

HAS SOMETHING TO HIDE : English Turkish

gizleyecek bir şeyi var, saklayacak bir şeyi var, yanlış bir şey yaptı

HAS SOMETHING UP HIS SLEEVE : English Turkish

gizli bir kozu var, bir şey çeviriyor, yedekte bir şeyi var

HAS STICKY FINGERS : English Turkish

eli uzun, kendisinin olmayan şeyleri alma eğilimi var

HAS STRANGE IDEAS : English Turkish

ilginç fikirli, garip düşünceleri var, acayip düşünceleri var, kendine özgü fikirleri var

HAS TENURE : English Turkish

kadrolu, daimi işte (kamu kurumunda)

HAS THE ABILITY : English Turkish

yeteneğne sahip, onun imkânları çerçevesinde, onun için mümkün, gücünde, gücüne sahip

HAS THE BEST OF BOTH WORLDS : English Turkish

her iki durumdan da çıkar sağlamak istiyor, hak ettiğinden fazlasını istiyor, istediği her şeye sahip

HAS THE CAT GOT YOUR TONGUE : English Turkish

dilini mi yuttun

HAS THE UPPER HAND : English Turkish

avantajlı, üstün pozisyonda, kontrol elinde

HAS THINGS TO DO : English Turkish

yapacakları var, yapması gereken işleri var, halletmesi gereken görev veya ayak işleri bulunmakta, yoğun

HAS TO : English Turkish

yapması gerek, yapmak zorunda, mecburiyetinde , yapması gerekli

HAS TO DO WITH : English Turkish

ile ilgili,
ye bağlı,
ye yönelik, içeriyor

HAS TO SLEEP ON IT : English Turkish

acele etmeden sorunun üzerinde düşünmesi gerek, zaman ayırarak sorunu düşünüp sonuç çıkarması gerek

HAS UP HIS SLEEVE : English Turkish

ir şey çeviriyor, planlıyor

HAS VERY SLIM CHANCES OF SUCCESS : English Turkish

çok ufak bir başarma ihtimaline sahip, başarılı olacağından şüpheli, muhtemelen başaramayacak

HAS VISION : English Turkish

görme gücüne sahip, hayal gücüne sahip, yaratıcı, açık düşünme yeteneğine sahip

HAS WHEELS : English Turkish

tekerlekli, araç kullanımı içeren; azimli, hevesli

HAS-BEEN : English Turkish

n. modası geçmiş, (Resmi olmayan) zamanı geçmiş bir şey veya gelenek, artık popüler ve saygı duyulan biri olmayan kişi; artık haber veya konuşma konusu olmayan kişi veya şey (örn. "İkinci konuğun kim olduğunu bilmiyorum – o adını gerçekte bilmediğim ve artık popüler olmayan bir televizyon yıldızı ")

HASBIAN : English Turkish

n. hasbian, geçmişte lezbiyen ve şimdi de heteroseksüel olan kadın

HASBRO : English Turkish

n. Hasbro, oyuncak, masa ve video oyunları üreten dünyanın 2'nci en büyük oyuncak üreticisi olan büyük ABD şirketi

HASENPFEFFER : English Turkish

n. tavşan kapama, tavşan güveç (Almanca)

HASH : English Turkish

n. kıymalı yemek, karışık şey, temcit pilavı, yeniden sunulan eski şey, haşhaş, esrar

HASH : English Turkish

v. et kıymak, doğramak, karıştırıp tekrar pişirmek, karıştırmak, yüzüne gözüne bulaştırmak