Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
HEAPS OF : English Turkish

çok, bir sürü, öbek öbek

HEAPS OF MONEY : English Turkish

para yığınları, çok para, tonlarca para, yığın yığın para

HEAPS OF TIME : English Turkish

çok zaman, uzun süre

HEAPS OF TIMES : English Turkish

n. çoğu zaman, defalarca, sayısız defa, çok kez

HEAPS OF- : English Turkish

çok, yığınlarla, büyük miktarlarda, tonlarca

HEAR : English Turkish

v. duymak, işitmek, dinlemek, kulak vermek, ifadesini almak, haber almak, mektup almak, öğrenmek, onaylamak

HEAR EVIDENCE : English Turkish

v. şahidi dinlemek, tanığı dinlemek

HEAR FROM : English Turkish

haber almak,
den ileti almak

HEAR OUT : English Turkish

sonuna kadar dinlemek, baştan sona dinlemek, bölmeden karşıdakinin söylediği her şeyi dinlemek

HEAR TESTIMONY : English Turkish

tanık ifadesi dinlemek, ifade veren tanığı dinlemek (Hukuk)

HEAR THE GRASS GROW : English Turkish

ukâla olmak, bilmişlik etmek

HEAR THROUGH THE GRAPEVINE : English Turkish

üçüncü kişilerden haber almak, söylenti ve dedikodular hakkında bilgi edinmek

HEAR WITH REGRET OF : English Turkish

üzüntü duyarak dinlemek, haberdar olduğundan üzüntü duymak,
i öğrendiğinden üzüntü hissetmek

HEAR! HEAR! : English Turkish

n. doğru, doğru vallahi, ağzına sağlık koçum

HEAR, HEAR : English Turkish

interj. doğru doğru; doğru vallahi; ağzına sağlık koçum

HEARD FROM HIM : English Turkish

ondan duydu, ondan bilgi aldı, ondan haber aldı; bizzat kendisinden duydu

HEARD ISLAND AND THE MCDONALD ISLANDS : English Turkish

n. Heard Adası ve McDonald Adaları, Madagaskar'dan Antarktika'ya kadar olan yolun üçte ikisi kadar uzaklıkta güney Okyanus'unda bulunan ıssız ve çorak adalar (1947'den beri Avustralya'nın bir parçasıdır)

HEARD THE EVIDENCE : English Turkish

tanığı dinledi, savunmasını dinledi, belgelendirdi

HEARER : English Turkish

n. duyan kimse, dinleyici

HEARHEAR : English Turkish

interj. duydum duydum, anlaşma ifadesi, kabul çığlığı

HEARING : English Turkish

n. duyma, işitme, dinleme, ses erimi, görüşme, söz hakkı, savunma, oturum, celse, duruşma, sorgu, soruşturma, açıklama

HEARING : English Turkish

adj. işitme

HEARING AID : English Turkish

n. işitme aygıtı, işitme cihazı

HEARING CONTINUANCE : English Turkish

davanın ertelenmesi, dava erteleme durumu (Hukuk)

HEARING DISTANCE : English Turkish

duyulabilir uzaklık, duyma menzili, sesin duyulabileceği uzaklık