Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
HEAVE-HO : English Turkish

interj. çek! (bir ipi çekerken kullanılan seslenme)

HEAVE-HO : English Turkish

n. (Argo) işten atılma, işten kovulma

HEAVED A SIGH OF RELIEF : English Turkish

ahat bir nefes aldı

HEAVEN : English Turkish

n. gök, mutluluk, gökyüzü, sema, cennet

HEAVEN : English Turkish

n. allah, tanrı

HEAVEN AND EARTH : English Turkish

n. Cennet ve Dünya, 1822'de Lord Byron tarafından yazılan dramatik şiir

HEAVEN FORBID : English Turkish

interj. allah korusun

HEAVEN FORBID! : English Turkish

interj. Allah göstermesin, Allah korusun!, Allah saklasın!, Hiçbir zaman gerçekleşmesin! (itiraz ya da korku ifadesi)

HEAVEN FORFEND! : English Turkish

interj. Allah korusun! (korku ifadesi)

HEAVEN KNOWS WHAT : English Turkish

allah bilir ne

HEAVEN ON EARTH : English Turkish

dünya cenneti, yeryüzü cenneti, bu dünyadaki mutluluk

HEAVEN SENT : English Turkish

adj. allah'tan olan, bulunmaz, beklenmedik

HEAVENLINESS : English Turkish

n. eşsizlik, ilahilik, Tanrısallık, cennetten olma; güzellik, zariflik; mutluluk

HEAVENLY : English Turkish

adj. göksel, ilahi, tanrısal, cennete ait, cennetlik, kutsal, insanüstü, eşsiz

HEAVENLY BEING : English Turkish

n. kutsal varoluş; mükemmel varoluş, kusursuz varolma

HEAVENLY BODIES : English Turkish

gök cisimleri, gökyüzünde görülen cisimlerden herhangi biri (güneş ay yıldızlar vs)

HEAVENLY BODY : English Turkish

n. gökcismi

HEAVENLY FATHER : English Turkish

Cennetin babası, Tanrı, Yüce Tanrı

HEAVENLY HOSTS : English Turkish

n. azizler, melekler, ermişler

HEAVENWARD : English Turkish

adv. cennete doğru

HEAVENWARD : English Turkish

adj. cennete doğru olan, cennete giden

HEAVENWARDS : English Turkish

adv. cennete doğru

HEAVER : English Turkish

n. kaldıran kimse, kaldıraç, manivela

HEAVES : English Turkish

n. atlarda rastlanan ve solunum zorluğu ile kendini gösteren bir ciğer hastalığı (insanlardaki astıma benzer)

HEAVIES : English Turkish

n. kışlık iç çamaşırı, yün çamaşır