English Turkish
HNN : English Turkish
Hacker Haberleri Ağı, bilgisayar hackerları için makaleler ve tartışmalar içeren dünya çapında ağ (İnternet)
HO : English Turkish
interj. yok ya, hadi be, deme
HO CHI MINH : English Turkish
Ho Chi Minh, (
1969) Kuzey Vietnamlı politikacı, Vietnam Savaşı'nın büyük bölümünde Vietnam cumhurbaşkanı olan
HO CHI MINH CITY : English Turkish
Ho Chi Minh City, Güney Vietnam'da bir şehir
HOA LAO : English Turkish
Hoa Lao, Vietnam Savaşı sırasında Kuzey Vietnam ordusunun birçok Amerikan askerini gözaltına aldığı savaş tutsağı kampı (Amerikan askerleri tarafından "Hanoi Hilton" olarak bilinen)
HOAGIE : English Turkish
n. Fransız ekmeğinden yapılan ve et peynir ve salatalı bir sandviç (hoagy olarak da yazılır)
HOAGY : English Turkish
n. Fransız ekmeğinden yapılan ve et peynir ve salatalı bir sandviç (hoagie olarak da yazılır)
HOAR : English Turkish
adj. ağarmış, ak, beyaz, ak saçlı, yaşlı ve saygın, yaşlı başlı, kırağı ile kaplı, bembeyaz
HOARD : English Turkish
n. toplu haldeki mal, istif, stok, define
HOARD : English Turkish
v. toplamak, istif etmek, stoklamak, aklında tutmak
HOARDER : English Turkish
n. istifçi, stokçu, biriktirip saklayan kimse
HOARDING : English Turkish
n. stok yapma, istifleme, tahta perde, pano, ilan panosu
HOARE : English Turkish
n. Hoare, Sir Samuel John Gurney Hoare (
1959), İngiliz devlet adamı
HOARFROST : English Turkish
n. kırağı
HOARINESS : English Turkish
n. ak saçlılık, eskilik
HOARSE : English Turkish
adj. kısık, boğuk, boğuk sesli, kısık sesli, çatlak
HOARSELY : English Turkish
adv. kısık olarak, boğuk bir sesle, kısık sesle
HOARSEN : English Turkish
v. boğuklaşmak, boğuklaştırmak, çatallaşmak, çatallaştırmak
HOARSENESS : English Turkish
n. ses kısıklığı, ses boğukluğu
HOARSTONE : English Turkish
n. dönüm noktası; sınır işareti, bir mülkün sınırlarını gösteren taş
HOARY : English Turkish
adj. beyazlamış, ağarmış, ak saçlı, yaşlı başlı, yaşlı ve saygıdeğer
HOAX : English Turkish
n. muziplik, sazanlama, oyun, işletme, kafese koyma
HOAX : English Turkish
v. işletmek, oyun etmek, sazanlamak
HOAXER : English Turkish
n. oyuncu, muzip
HOB : English Turkish
n. ocak ızgarası, gulyabani, cin, öcü, freze bıçağı, iri başlı çivi, kalıp makinesi
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani