English Turkish
APOMORPHINE : English Turkish
n. apomorfin, morfinden türeyen kimyasal bileşik
APONEUROSIS : English Turkish
n. ak örtü, kiriş genişlemesinden oluşan zar
APONEUROTIC : English Turkish
adj. aponevrotik, kiriş genişlemesinden oluşan zarla ilgili (Anatomi)
APOPHASIS : English Turkish
n. demezcilik, bahsedilmeyeceğini söyleyerek belirli bir konu ortaya koymak (örneğin, "CEO Thomson’ın evlilik dışı ilişkisinden iki tane çocuğu olduğu gerçeğinden bahsetmeyeceğim”
APOPHTHEGM : English Turkish
n. vecize, özdeyiş, özlü söz
APOPHYSEAL : English Turkish
adj. apophyseal, kemiksel büyüme ya da şişme ile ilgili (Anatomi)
APOPHYSIAL : English Turkish
adj. apophysial, kemiksel büyüme ya da şişme ile ilgili (Anatomi)
APOPHYSIS : English Turkish
n. apofiz, kemiksel büyüme ya da şişme (Anatomi)
APOPHYSITIS : English Turkish
n. apofizit, kemiksel çıkıntı yangısı (Tıp)
APOPLECTIC : English Turkish
adj. felç, felçli, felce ait, sinirli, inmeli
APOPLECTIC STROKE : English Turkish
apoplektik inme, beyne giden kan akımının kesilmesinin neden olduğu vücudun bir tarafını etkileyen ani güçsüzlük nöbeti
APOPLECTICAL : English Turkish
adj. felç, felçli, inmeli, felç ile ilgili, sinirli
APOPLECTICALLY : English Turkish
adv. felçli olarak, apopleksi hastası olan kimse gibi (ani fiziksel nöbet, inme); sinirli bir şekilde, kızgın bir şekilde
APOPLECTIFORM : English Turkish
adj. apoplektiform, kanamaya benzeyen
APOPLEXY : English Turkish
n. felç, inme, apopleksi
APOPTOSIS : English Turkish
n. apoptoz, programlanmış hücre ölümü, belli bir yaşa eriştikten sonra ya da kötü hücre sağlığı nedeniyle hücrenin dağıldığı doğal süreç
APORIA : English Turkish
n. çıkmazlık, şüphe ifadesi (söz sanatı); kuramsal zorluk, aykırılık (mantık)
APORT : English Turkish
adv. sol tarafta, sola doğru (Denizcilik)
APOSEMATISM : English Turkish
n. parlak renklere veya işaretlere sahip olma, diğer organizmalara uyarı sinyalleri görevi olan parlak renklendirme ya da işaretleri olma niteliği (örneğin, bir hayvanın zehirli, tehlikeli, vs. olduğunu belirten)
APOSTASY : English Turkish
n. dönme (inancından), döneklik
APOSTATE : English Turkish
n. din değiştiren kimse, dininden dönmüş kimse
APOSTATE : English Turkish
adj. dininden dönmüş, dönek
APOSTATISE : English Turkish
v. dinden dönmek, dininden vazgeçmek, ilkelerine sadakatsiz olmak (ayrıca apostatize)
APOSTATIZE : English Turkish
v. dönmek (din), ayrılmak
APOSTEME : English Turkish
n. apostem, çıban, iltihap ile birlikte lokal irin toplanması
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani