Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
INHERENT CONTRADICTION : English Turkish

dâhili bağdaşmazlık, iç uyumsuzluk, iç çakışma

INHERENT JURISDICTION : English Turkish

doğal yargı, doğal yasal otorite, doğal yargılama yetkisi (Yasal)

INHERENT POWER : English Turkish

doğal güç, özgün güç, doğuştan gelen kuvvet

INHERENT STORE : English Turkish

dâhili hafıza, iç bellek (Bilgisayar)

INHERENTLY : English Turkish

adv. doğal olarak, doğasında, doğuştan

INHERIT : English Turkish

v. miras olarak almak, kalıtımla kazanmak, miras almak, mirasa konmak

INHERITABILITY : English Turkish

n. miras bırakabilirlik, miras olarak bırakılabilirlik, miras kalabilirlik

INHERITABLE : English Turkish

adj. miras kalabilir, miras olarak kalan, kalıtsal

INHERITABLY : English Turkish

adv. miras bırakılabilir bir şekilde, miras kalabilir bir şekilde; kalıtsal bir şekilde, ırsi olarak, genetik olarak

INHERITANCE : English Turkish

n. miras, kalıt, veraset, soyaçekim

INHERITANCE TAX : English Turkish

intikal vergisi, veraset vergisi

INHERITED : English Turkish

adj. mirasla kalmış, babadan kalma, miras

INHERITED DISORDER : English Turkish

n. genetik rahatsızlık, kalıtsal hastalık, kalıtımsal hastalık, genetik olarak geçen hastalık; gen olmamasından veya gen eksikliğinden kaynaklı patolojik durum, kromozomlarla ilgili bir anormallikten kaynaklı patolojik durum

INHERITED QUALITY : English Turkish

kalıtsal özellik, ırsi özellik, doğuştan gelen özellik, genetik özellik

INHERITOR : English Turkish

n. varis, mirasçı

INHERITRESS : English Turkish

n. varis, kadın mirasçı

INHERITRIX : English Turkish

n. varis, kadın mirasçı

INHIBIT : English Turkish

v. kısıtlamak, tutmak, engellemek, yasaklamak

INHIBIT PEROXIDE OXIDATION OF LIPIDS : English Turkish

yağların peroksit oksitlenmesinin yavaşlatılması veya engellenmesi

INHIBITABLE : English Turkish

adj. bastırılabilir, tutulabilir, zapt edilebilir; engellenebilir, önlenebilir

INHIBITED : English Turkish

adj. bastırılmış, tutulmuş, zapt edilmiş; engellenmiş, önlenmiş; çekingenlik yaşayan, utangaçlık yaşayan (Psikoloji)

INHIBITER : English Turkish

n. bastıran kimse veya şey, tutan, zapt eden; engelleyen kimse veya şey, önleyen

INHIBITING : English Turkish

adj. bastırıcı, tutan, zapt edici; engelleyen, önleyici

INHIBITION : English Turkish

n. kısıtlama, tutma, engelleme, menetme, tutukluluk, çekingenlik

INHIBITIVE : English Turkish

adj. engelleyici, kısıtlayıcı, yasak edici, menedici