Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
JUDEAN : English Turkish

adj. Yahudiye’ye özgü, Eski Yahudiye bölgesine ait ya da ilgili olan

JUDEAN DESERT : English Turkish

Yahudiye Çölü, İsrail’in doğu sınırlarında tepelik alanları olan çöl bölgesi

JUDEAN HILLS : English Turkish

Yahudiye tepeleri, Yahudiye’de tepelik bölge (İsrail’de bir bölge)

JUDENRAT : English Turkish

n. Yahudi Konseyi, kendi toplulukları içinde Nazi politikalarını uygulamaktan sorumlu olan Yahudiler Konseyi (II. Dünya Savaşı sırasında)

JUDEO-SPANISH : English Turkish

n. Yahudi İspanyolcası, Ladino, Sefaradlar tarafından kullanılan eski İspanyolcayı temel alan fakat İbrani yazısıyla yazılmış olan İspanyol lehçesi

JUDET : English Turkish

n. Judet, soyadı

JUDGE : English Turkish

n. yargıç, hakim, hakem, ekspert, uzman

JUDGE : English Turkish

v. hüküm vermek, muhakeme etmek, yargılamak, karara varmak, hakemlik etmek, değerlendirmek, değer biçmek, tahmin etmek, anlam çıkarmak, kanısında olmak

JUDGE ADVOCATE : English Turkish

askeri savcı

JUDGE ADVOCATE GENERAL : English Turkish

askeri baş hukuk müşaviri, askeriyenin bir dalında baş adli memur ve danışman

JUDGE ADVOCATE-GENERAL'S OFFICE : English Turkish

Askeri Adalet Bakanlığı, askeri ı Ofisi, askeri adalet bakanının makam odası

JUDGE AS YOU WOULD BE JUDGED : English Turkish

irinin neler yaşadıklarını bilmeden onu yargılama, birinin yaşadıklarını yaşamadan onu yargılama

JUDGE IMPEACHMENT COURT : English Turkish

Yargı Suçlama Mahkemesi, (Japonya’da) Diet İtham Mahkemesi

JUDGE INDICTMENT COMMITTEE : English Turkish

Yargı İtham Komitesi, (Japonya’da) Diet İtham Komitesi

JUDGE MADE LAW : English Turkish

mahkeme kayıtlarına dayanan hukuk

JUDGE NOT LEST YE BE JUDGED : English Turkish

hiç kimseyi yargılama çünkü bir gün sen de yargılanırsın, insan başkalarına karşı hiçbir zaman eleştirici olmamalı çünkü yapılan eleştiri eleştiren kişiye geri döner

JUDGE NOT THAT YE BE NOT JUDGED : English Turkish

hiç kimseyi yargılama çünkü bir gün sen de yargılanırsın, insan başkalarına karşı hiçbir zaman eleştirici olmamalı çünkü yapılan eleştiri eleştiren kişiye geri döner

JUDGE OF MEN : English Turkish

n. insan sarrafı

JUDGE`S INCAPACITY : English Turkish

hakimin yetersizliği, bir yargıcın davaya bakamaması

JUDGEABLE : English Turkish

adj. hürüm verilebilir, yargılanabilir

JUDGED ACCORDING TO THE LETTER OF THE LAW : English Turkish

kanunun lafzına göre yargılanmış, kanunun ciddiyetiyle yargılanmış

JUDGED FAIRLY : English Turkish

adil bir şekilde yargılanmış, adil bir şekilde hüküm verilmiş

JUDGED HARSHLY : English Turkish

sert bir şekilde yargılandı, onu ciddi bir şekilde cezalandırdı, ona ağır hüküm verdi

JUDGED SEVERELY : English Turkish

sert bir şekilde yargılandı, onu ciddi bir şekilde cezalandırdı, ona ağır hüküm verdi

JUDGEMENT : English Turkish

n. yargılama, yargı, hüküm, muhakeme, karar, sağduyu, kanı, düşünce, tahmin