Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
ATROCIOUSNESS : English Turkish

n. gaddarlık, zalimlik, menfurluk, barbarlık, canavarlık, iğrençlik, berbatlık

ATROCITY : English Turkish

n. vahşet, canavarlık, gaddarlık, acımasızlık; gaf, pot

ATROPA : English Turkish

n. belladonna, güzelavrat otu, koyu mor dutları olan bir bitki

ATROPHIA : English Turkish

n. atrofiya, körelme, kötüleşme, vücudun bir bölümünün körelmesi (Tıp)

ATROPHIC : English Turkish

adj. atrofik, atrofiya ile ilgili, körelmeyle ilgili, kötüleşmeyle ilgili, vücudun bir bölümünün körelmesiyle ilgili

ATROPHIED : English Turkish

adj. gıdasızlıktan zayıflamış, zayıflayıp kurumuş, körelmiş, dumura uğramış, yozlaşmış

ATROPHY : English Turkish

n. atrofi, körelme, dumur

ATROPHY : English Turkish

v. körelmek, köreltmek, dumura uğramak, dumura uğratmak

ATROPINE : English Turkish

n. atropin

ATROPINE SYRINGE : English Turkish

atropin şırınga, kasları rahatlatan zehirli bir ilaç içeren şırınga

ATROPINISATION : English Turkish

n. (Britanya İngilizcesi) atropinizasyon, atropin etkisi altında bulunulan psikolojik durum; atropinin etkisine maruz bırakma işi (atropinization olarak da yazılır)

ATROPINISE : English Turkish

v. (Britanya İngilizcesi) atropin etkisinde kalmak; atropinin etkisine maruz bırakmak, işi (atropinize olarak da yazılır)

ATROPINIZATION : English Turkish

n. (Amerikan İngilizcesi) psikolojik olarak atropin etkisi altına alma; atropin etkisine bağımlı durumu getirme işi (atropinisation olarak da yazılır)

ATROPINIZE : English Turkish

v. (Amerikan İngilizcesi) atropin etkisinde kalmak; atropinin etkisine maruz bırakmak, işi (atropinise olarak da yazılır)

ATROPOS : English Turkish

n. (Yunan Mitolojisi) hayat örgüsünü kesen Üç Kader’den biri

ATROSCINE : English Turkish

n. skopolamin, bazı bitki türlerinden elde edilen zehirli alkaloit bir madde (arıtılarak ilaç olarak kullanılır)

ATSUYAKI TAMAGO : English Turkish

n. (Japon Mutfağı) yuvarlanmış kalın omlet

ATTABAL : English Turkish

n. davul, orkestra davulu, büyük davul, yarımküre şeklinde vurmalı büyük bir müzik aleti

ATTABOY : English Turkish

interj. bravo, aferin, hadi aslanım

ATTACH : English Turkish

v. bağlamak, eklemek, iliştirmek, takmak, tutturmak, bağlanmak, yüklenmek; el koymak, haczetmek

ATTACH CONDITIONS TO : English Turkish

-a koşullar bağlamak,
a sınırlamalar getirmek,
a limit getirmek

ATTACH IMPORTANCE : English Turkish

önem vermek, önemsemek

ATTACH IMPORTANCE TO : English Turkish

önem vermek, önemsemek

ATTACH ONESELF TO : English Turkish

katılmak

ATTACHABLE : English Turkish

adj. bağlanabilir, takılır, takma, el koyulabilir, haczedilebilir