Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
PIVOT BRIDGE : English Turkish

n. döner köprü

PIVOT MAN : English Turkish

n. en önemli kişi, anahtar adam, kilit adam

PIVOT TOOTH : English Turkish

n. takma diş, saplama diş

PIVOTAL : English Turkish

adj. eksen, odak, esas, asıl

PIVOTAL POINT : English Turkish

n. eksen noktası

PIXAR : English Turkish

n. Los Angeles merkezli ABD'li şirket, dijital animasyon teknolojisi geliştiricisi, eğlence endüstrisinde kullanılmak üzere bilgisayar animasyonları yaratıcısı, uzun metrajlı film "Toy Story" nin animatörleri

PIXEL : English Turkish

n. görüntü elemanı (ekran)

PIXIE : English Turkish

n. peri

PIXILATED : English Turkish

adj. kaçık, çatlak, şaşkın, sarhoş

PIXY : English Turkish

n. peri

PIZARRO : English Turkish

n. Francisco Pizarro (
1541), İspanyol kaşif ve fatih, Peru fatihi; bir soyadı

PIZZA : English Turkish

n. pizza

PIZZERIA : English Turkish

n. pizzacı

PIZZICATO : English Turkish

n. pizzicato, parmakla çekilme (keman)

PIZZLE : English Turkish

n. erkeklik organı (boğa vb), hayvan erkeklik organından yapılan kamçı

PKI : English Turkish

kamusal anahtar altyapısı, doğruluğunu onaylamak için her partiye dijital sertifikalar sağlayarak İnternet gibi ağlar üzerinde bilgi alışverişinin güvenliğini sağlayan kodlama sistemi

PKK : English Turkish

n. Kürdistan İşçi Partisi, Türk eğemenliğinden bağımsızlıkları için savaşan Kürtler'in Marksist-Leninist militan organizasyonu

PLA : English Turkish

n. Filistin Kurtuluş Ordusu, Filistin Kurtuluş Örgütü'nün askeri kanadı (Filistinliler'in İsrail yönetiminden bağımsızlığını isteyen organizasyon)

PLACABILITY : English Turkish

n. kolay yatıştırılma

PLACABLE : English Turkish

adj. kolay yatışır, affeder

PLACARD : English Turkish

n. afiş

PLACARD : English Turkish

v. afiş yapıştırmak, afişlerle duyurmak

PLACATE : English Turkish

v. yatıştırmak, sakinleştirmek, gönlünü almak

PLACATORY : English Turkish

adj. yatıştırıcı, sakinleştirici, teskin edici

PLACE : English Turkish

n. yer, mahal, mekân, yerleşim yeri; ev, hane; basamak, sıra; mevki, makam; statü; sorumluluk; iş