English Turkish
ROSE AGAINST HIM : English Turkish
ona karşı koymuş, ona karşı diklenmiş, diğer taraftan yükselmiş, diğer taraftan kalkmış
ROSE COLOR : English Turkish
pembe, gül kurusu, gül pembe
ROSE COLORED : English Turkish
gül pembesi, pembe, gül kurusu renkli
ROSE COLOURED : English Turkish
gül pembesi, pembe, gül kurusu renkli
ROSE GARDEN : English Turkish
gül bahçesi
ROSE HIP : English Turkish
n. gül tohumu, bir gülün olgun meyvesi
ROSE METEORICALLY : English Turkish
çok hızlı yükselmiş, aniden başarılı olmuş, bir yıldız haline gelmiş
ROSE NOBLE : English Turkish
eskiden İngiltere'de kullanılan metal para, ryal; eskiden İskoçya'da kullanılan metal para, ryal
ROSE OF JACOB : English Turkish
Yakub'un gülü, (lakap) Yahudiler, İsrailliler
ROSE OF JERICHO : English Turkish
Erika'nın gülü, Erika şehrinin gülü, yeniden diriliş bitkisi, kuru ve kurak şartlarda kıvrılıp büzülen fakat nem ve buhara maruz kaldığında yayılıp büyüyen hardal ailesine ait çöl bitkisi türü (Asya ve Afrika'ya özgü)
ROSE OF SHARON : English Turkish
Şaron'un gülü, Şaron gülü, beyaz veya kırmızı çiçekleri (veya bazen mor) olan küçük ağaç veya çalı, althea; İncilsel kitap Süleyman'ın Şarkısı'nda bahsedilen çiçek
ROSE PINK : English Turkish
adj. gül pembesi, pembe
ROSE RASH : English Turkish
ozeol, kızamıkçık
ROSE RED : English Turkish
n. gül kırmızısı
ROSE TO HIGH TONES : English Turkish
yüksek tonlara çıkmış, sesini yükseltmiş, karşıt görüşünü veya katılmadığını yüksek sesle ifade etmiş, altüst olmuş, hayalkırıklığına uğramış; kızıştırılmış, hareketlendirilmiş, yükseltilmiş, tansiyonu artırılmış (bir tartışmanın, vb.)
ROSE TREE : English Turkish
gül ağacı
ROSE WATER : English Turkish
yapmacık, sahte, göstermelik, nazlı, ince ruhlu, hassas, santimental
ROSE WINDOW : English Turkish
gül pencere, rengârenk camlı yuvarlak pencere
ROSE WINE : English Turkish
n. pembe şarap
ROSE-COLORED GLASSES : English Turkish
iyimserlik, optimizm, olayları pozitif şekilde görme eğilimi
ROSE-LIPPED : English Turkish
kırmızı dudakları olan
ROSEATE : English Turkish
n. pembe (renk)
ROSEATE : English Turkish
adj. gül rengi, iyimser, güllük gülistanlık, ümit verici
ROSEAU : English Turkish
n. Dominik Cumhuriyeti'nin başkenti
ROSEBAY : English Turkish
n. (Botanik) büyük defne, pempe çiçekleri olan yaprak dökmeyen büyük çiçekli kısa ağaç; açelya; zakkum, kırmızı ve beyaz çiçekli her daim yeşil zehirli çalı bitkisi (Akdeniz bölgesine özgü)
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani