English Turkish
ROUSE : English Turkish
v. canlandırmak, uyandırmak, kızdırmak, kışkırtmak, tahrik etmek, yatağından çıkarmak, yuvasından çıkarmak, çalkalamak, canlanmak, uyanmak
ROUSE ONESELF : English Turkish
tüm gücünü toplamak, canlanmak
ROUSE UP : English Turkish
uyandırmak, canlandırmak, yatağından çıkarmak, uyanmak, canlanmak
ROUSED UP : English Turkish
kışkırtılmış, teşvik edilmiş, ayartılmış, heyecanlanmış, uyarılmış, coşturulmuş, alevlendirilmiş
ROUSER : English Turkish
n. heyecanlı olay, sansasyon, üçkâğıt, dalavere, kuyruklu yalan
ROUSING : English Turkish
adj. hareketlendirici, heyecan verici, canlı, faal, büyük, kocaman
ROUSINGLY : English Turkish
adv. uyarıcı bir şekilde, tahrik edici bir şekilde, heyecanlı bir şekilde, heyecanlandırıcı bir şekilde
ROUSSEAU : English Turkish
n. bir soyadı; Jean Jacques Rousseau (
1778), İsviçre asıllı Fransız politikacı ve filozof, "Emile" romanının yazarı
ROUST : English Turkish
v. canlandırmak, uyandırmak, kaldırmak, kızdırmak; rahatsız etmek; çıkarmak, yatağından çıkarmak
ROUST : English Turkish
n. güçlü akım veya cereyan
ROUSTABOUT : English Turkish
n. rıhtım işçisi, gemi işçisi, iskele hamalı, vasıfsız işçi
ROUT : English Turkish
n. düzensiz kalabalık, gürültücü topluluk, hengâme, bozgun, hezimet, kabul töreni
ROUT : English Turkish
v. bozguna uğratmak, darmadağın etmek, aramak, araştırmak, eşelemek
ROUT OUT : English Turkish
çıkarmak, yatağından çıkarmak, uzaklaştırmak, freze etmek
ROUT UP : English Turkish
çıkarmak, yatağından çıkarmak, uzaklaştırmak, freze etmek
ROUTE : English Turkish
n. rota, yol, hat, güzergâh, herzamanki yol, yürüyüş emri
ROUTE : English Turkish
v. göndermek, sevketmek, nakletmek, belli bir kanaldan yollamak, yürüyüşe geçirmek (birlik)
ROUTE MAP : English Turkish
yol haritası, yolları ve patikaları gösteren harita
ROUTE MARCH : English Turkish
talim yürüyüşü, idman yürüyüşü
ROUTER : English Turkish
n. yürüyüşe geçen kimse veya şey, gönderen/sevkeden kimse veya şey; doğru noktaya ağ üzerinden mesajları yönlendiren donanım aleti (Bilgisayar); bir malzemeyi oyan veya içerisinde delik veya iz açan her türlü güç aletlerinden her biri
ROUTINE : English Turkish
n. program, her günkü işler, sıradan işler, alışkanlık, adet, boş lâf, basmakalıp lâflar, yordam [bilg.]
ROUTINE : English Turkish
adj. rutin, alışılagelmiş, her günkü, sıradan, değişmeyen, basmakalıp, klişeleşmiş, mekanikleşmiş
ROUTINE AMBUSH : English Turkish
utin pusu, genelde meydana gelen veya yapılan pusu veya tuzak, düzenli pusu
ROUTINE MAINTENANCE : English Turkish
utin bakım, düzenli tamir ve bakım
ROUTINE SECURITY MEASURES : English Turkish
utin güvenlik tedbirleri, kamusal alanların güvenlik koruması, meskenlerin günlük koruma güvenliği
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani