English Turkish
RUB A DUB : English Turkish
davul sesi, trampet sesi
RUB ALONG : English Turkish
geçinip gitmek, idare etmek, iyi anlaşmak, geçinmek
RUB AWAY : English Turkish
silmek; eskitmek, tüketmek
RUB DOWN : English Turkish
ovmak, masaj yapmak, silmek, tımar etmek, kaşağılamak, üzerini aramak
RUB ELBOWS WITH : English Turkish
dirsekleri ile sürtmek, sosyalleşmek,
ile birbirini etkilemek
RUB HANDS : English Turkish
elleri ovuşturmak, elleri karşılıklı hızlıca birbirine değecek şekilde hareket ettirmek
RUB IN : English Turkish
ovarak sürmek, yedirmek, tekrar tekrar söylemek, ısrarla tekrarlamak, tutturmak
RUB OFF : English Turkish
silmek, silerek çıkarmak, ovarak temizlemek, silinmek, çıkmak, dökülmek, aşınmak, yıpranmak
RUB ON : English Turkish
v. geçmek, bulaşmak
RUB ONE'S EYES IN DISBELIEF : English Turkish
gözlerini inanmaz bir şekilde ovuşturmak, şaşkın bir halde olmak, gözlerine inanmamak
RUB OUT : English Turkish
silerek çıkarmak, silmek, temizlemek, kazımak, öldürmek, çıkmak, silinmek
RUB SALT INTO THE WOUND : English Turkish
yaraya tuz basmak, yaraya tuz serpmek, bir meseleyi olduğundan daha kötü bir hale getirmek
RUB SHOULDERS WITH : English Turkish
-karşı fırçalamak,
'a yakınlaşmak,
'a yakın olmak
RUB SMB. UP THE RIGHT WAY : English Turkish
nabza göre şerbet vermek, suyuna gitmek
RUB SMB. UP THE WRONG WAY : English Turkish
damarına basmak, gıcık etmek, sinir etmek, tersine gitmek
RUB THE WRONG WAY : English Turkish
yanlış yol tutmak, yanlış yolu ovalamak, bir kimseyi rahatsız etmek; birilerini kızdırmak veya sıkmak
RUB UP : English Turkish
parlatmak, silerek parlatmak, tozunu almak, tazelemek, ovarak yedirmek
RUB WITH EMERY : English Turkish
v. zımparalamak, zımpara ile düzeltmek
RUB-A-DUB : English Turkish
davul sesi
RUBAIYAT : English Turkish
n. dörtlükler, dört mısralı şiirler; Ömer Hayyam tarafından toplanmış Fars şiirleri koleksiyonu; Ömer Hayyam Rubaileri
RUBBED AGAINST : English Turkish
- karşı fırçalanmış,
karşı kaşınmak,
karşı çıkarmak
RUBBED HIS HANDS TOGETHER : English Turkish
ellerini ovuşturmuş, ellerini zevkle hızlıca birbirine sürtmüş
RUBBED HIS NOSE IN THE DIRT : English Turkish
urnunu pisliğe sürtmüş, yaralarına tuz basmış; ona hatalarını hatırlatmış; onun başına kakmış, onunla alay etmiş
RUBBED IT IN : English Turkish
ona sataşmış, onu kızdırmış, onu provoke etmiş, meseleyi daha kötü hale getirmiş
RUBBER : English Turkish
n. kauçuk, lastik, silgi, prezervatif, ovma bezi, temizlik bezi, masör, tellâk, raspa, perdah taşı, zımpara, sürtünen parça [müh.], hokey diski, beraberlik halinde oynanan el (İsk.), üç elden ikisini kazanma
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani