English Turkish
SCANDALISE : English Turkish
v. bir skandal yaratmak, bir rezalete sebep olmak; ahlaksızlıkla kırılmak veya şok olmak; hatalı bir şekilde veya nispet olsun diye konuşmak; (Arkaik) namusunu kirletmek, rezil etmek, utanç getirmek, rezalet çıkarmak, utandırmak (ayrıca scandalize)
SCANDALISER : English Turkish
n. skandallar yaratan kimse, rezalete sebep olan kimse; dedikodu yapan kimse, dedikodu yayan kimse (ayrıca scandalizer)
SCANDALIZATION : English Turkish
n. ahlaksız veya saygısız bir hareket sebebiyle rezalete veya utanca sebep olma eylemi
SCANDALIZE : English Turkish
v. rezalet çıkarmak, utandırmak, mahçup etmek, iftira etmek, karalamak
SCANDALIZER : English Turkish
n. skandallar yaratan kimse, rezalete sebep olan kimse; dedikodu yapan kimse, dedikodu yayan kimse (ayrıca scandaliser)
SCANDALIZING : English Turkish
n. skandal yaratma eylemi, rezalete sebep olma eylemi; ahlaksız veya saygısız bir hareket sebebiyle rezalete veya utanca sebep olma eylemi
SCANDALMONGER : English Turkish
n. dedikoducu, lafçı, lâfebesi
SCANDALOUS : English Turkish
adj. rezil, kepaze, iftiralı, dedikoducu
SCANDALOUSLY : English Turkish
adv. rezalet bir şekilde; iftira atar bir tarzda; müstehcen ve iğrenç bir tarzda
SCANDALOUSNESS : English Turkish
n. rezalet, rezillik; utanç, uygunsuzluk, ahlaksızlık; karalayıcı/iftira olma durumu; skandalla kafasının meşgul olması durumu
SCANDERBEG : English Turkish
n. Skanderbeg, George Castriota (~
1468), Arnavutların ulusal kahramanı ve devrim lideri (ayrıca: George Kastrioti , İskender Bey olarak tanınan)
SCANDINAVIA : English Turkish
n. İskandinavya
SCANDINAVIAN : English Turkish
n. İskandinavyalı, İskandinavya dili
SCANDINAVIAN : English Turkish
adj. İskandinav, İskandinavya ile ilgili
SCANDINAVIAN REALISM : English Turkish
iskandinav realizmi, yaptırım korkusunun insanları yasalara uymaya motive edeceğini iddaa eden hukuki akım
SCANDISK : English Turkish
n. sabit diski kontrol eden ve bulunan hataları düzelten program (genellikle bir bilgisayar kilitlendiğinde ve yeniden başlatılması gerektiğinde)
SCANDIUM : English Turkish
n. (Sc) nadir bulunan metalik kimyasal element (Kimya)
SCANNABLE : English Turkish
adj. görüntülenebilir, tarayıcıdan geçirilebilir, gözden geçirilebilir, haritası yapılabilir; ölçü/vezin için analiz edilebilir (Şiir)
SCANNED : English Turkish
adj. taranan, tarayıcıdan geçirilen; optik tarayıcı tarafından sayısal görüntüye dönüştürülmüş (Bilgisayar); tıbbi görüntüleme teknikleri kullanarak muayene edilmiş (Tıp); vezin/ölçü yönünden analiz edilmiş (Poetry)
SCANNER : English Turkish
n. skanner, tarayıcı, tarama cihazı
SCANNING : English Turkish
n. tarama, görüntüleme
SCANNING DISK : English Turkish
n. tarama diski
SCANNING LINE : English Turkish
n. tarama hattı, tarama çizgisi, bir floresan ekranının kesitinde elektron ışını tarafından yapılan özgün yatay iz (katot ışını veya televizyon tüpü)
SCANSION : English Turkish
n. veznini bulma, vezin araştırma
SCANSORES : English Turkish
n. tırmanıcı kuş
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani